GİRİŞ ve AMAÇ: Ajitasyon aşırı sözlü ve fiziksel olarak saldırgan davranışlardan oluşur. Uygun davranışsal yaklaşımlar ajitasyonu azaltmakta başarısız olduğunda hızlı sakinleştirmeye başvurulur. Farklı ülkelerde hızlı sakinleştirme kılavuzları oluşturulmuştur ancak her zaman etkili bir şekilde klinik uygulamaya uyarlanamamaktadır. Bu çalışmada Türk psikiyatristlerin akut ajite olguların hızlı sakinleştirilmesine ilişkin klinik deneyimlerini ve tercihlerini belirlemeyi ve bu yönetim yaklaşımlarını etkileyen değişkenleri değerlendirmeyi amaçladık.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Kasım 2019 ile Mart 2020 tarihleri arasında kesitsel bir çevrimiçi anket gerçekleştirilmiştir. Anket bağlantısı, 131 Türk psikiyatristten oluşan bir örneklem grubuna postalanmıştır. Çalışma örnekleminin önemli bir kısmı üniversiteler gibi akademik kurumlarda çalışmaktaydı. Anket hızlı sakinleştirme, zuklopentiksol asetat kullanımı ve intravenöz haloperidol deneyimleri hakkında çoğunlukla tek seçenekli sorulardan oluşuyordu.
BULGULAR: Klinisyenlerin yalnızca %34,4'ü bir kılavuzu takip ettiğini ve neredeyse yarısı hızlı sakinleştirme sonrasında hastaları takip etmediğini ifade etmiştir. Kas içi ilaç uygulaması daha çok tercih edilirken, haloperidol en çok tercih edilen birinci basamak ilaçtır. Eş zamanlı antikolinerjik uygulama neredeyse yerleşmiş bir uygulamadır. Zuklopentiksol asetatın en çok tercih edilen kullanımı sedasyon iken intravenöz haloperidol en sık deliryum için kullanılmıştır.
TARTIŞMA ve SONUÇ: Türkiye'de ruh sağlığı kaynakları halen sınırlıdır. Ayrıca bazı farmakolojik ajanlar veya farklı uygulama şekilleri de mevcut değildir. Bu zorluklar hızlı sakinleştirmeye ilişkin yanlış uygulamaları artırıyor gibi görünmektedir. Ulusal bir uzlaşı metnine ihtiyaç duyulmaktadır ve klinisyenlere periyodik eğitimler verilmelidir. Araştırmanın örneklemi belirli kurumlarda kümelenme eğiliminde olduğundan bulguların aşırı genellemeden kaçınılarak değerlendirilmesi gerekmektedir.
INTRODUCTION: Agitation corresponds to excessively verbal, and physical aggressive behaviors. When appropriate behavioral approaches fail to control agitation, rapid tranquilization can be used. Rapid tranquilization guidelines have been established in different countries but cannot always be adapted to clinical practice effectively. In this study, we aimed to determine the clinical experiences and preferences of Turkish psychiatrists regarding rapid tranquilization of acutely agitated individuals and to evaluate the variables affecting these approaches.
METHODS: A cross-sectional online survey was conducted between November 2019 and March 2020. The survey link was mailed to a sample of 131 Turkish psychiatrists. A significant proportion of the study sample worked in academic institutions like universities. The questionnaire consisted of mostly single-choice questions about rapid tranquilization, the use of zuclopenthixol acetate, and experiences with intravenous haloperidol.
RESULTS: Only 34.4% of the clinicians adhered to a guideline and almost half of the clinicians did not follow up with the patients after the rapid tranquilization. Intramuscular drug administration was preferred to a greater extent, and haloperidol was the most preferred first-line agent. Simultaneous anticholinergic administration was an almost established practice. The most preferred use of zuclopenthixol acetate was sedation whereas intravenous haloperidol was applied most frequently for delirium.
DISCUSSION AND CONCLUSION: In Turkey, mental health resources are still limited. Moreover, some pharmacological agents or different administration forms are not available. These difficulties seem to increase improper use of rapid tranquilization approaches. A national consensus text is needed and clinicians should be invited to periodic courses. Since the study's sample tends to be clustered in certain institutions, the findings should be evaluated with caution refraining from overgeneralization.