ISSN 1302-0099 | e-ISSN 2146-7153
KLİNİK PSİKİYATRİ DERGİSİ - Turkish J Clin Psy: 27 (4)
Cilt: 27  Sayı: 4 - 2024
EDITÖRDEN
1. 
Özgürlük ve barış mümkün mü?
Is freedom and peace possible?
Gamze Ozcurumez Bilgili
doi: 10.5505/kpd.2024.89757  Sayfalar 259 - 262
Makale Özeti |İngilizce PDF | Türkçe PDF

ARAŞTIRMA MAKALESI
2. 
Yakın partner şiddeti mağdurları ve faillerinin değerlendirilmesi: Türkiye'den bir örneklem
Evaluation of intimate partner violence victims and perpetrators: A sample from Turkey
Omer Tokgozlu, Kerem Sehlikoglu, Turgay Bork, Abdurrahim Turkoglu
doi: 10.5505/kpd.2024.47529  Sayfalar 263 - 272
GİRİŞ ve AMAÇ: Yakın partner şiddeti (YPŞ), yakın veya romantik ilişkilerde meydana gelen fiziksel, psikolojik veya cinsel zarar verme gibi davranışları ifade eder. Bu çalışmanın temel amaçları, Türkiye'deki YPŞ mağdurlarının ve faillerinin özelliklerini tanımlamak, YPŞ ile ilişkili nedenleri ve risk faktörlerini aydınlatmak ve elde edilen verileri benzer çalışmalarla tartışmaktır.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Acil servis ve adli tıp kliniğine Şubat 2019 - Haziran 2020 tarihleri arasında başvuran ve çalışmaya katılmayı kabul eden YPŞ olguları çalışmaya dahil edildi. Çalışma prospektiftir ve katılmak isteyen kişilerden bilgilendirilmiş onam alındı. YPŞ mağdurlarının muayene kayıtları araştırmacılar tarafından hazırlanan bir anket formuna kaydedildi.
BULGULAR: 311 olgu prospektif olarak incelendi. Olguların 277’si (89.1%) kadın ve 34’ü (10.9%) erkekti. Fiziksel şiddet, YPŞ'nin birincil çeşidi olarak ortaya çıkmakta ve partnerler arasında rapor edilen olayların %98,4'ünü oluşturmaktadır. Kıskançlık (%38,6) ve ekonomik faktörler (%37,6) en yaygın tetikleyiciler olarak tespit edildi. Mağdurların 204'ünün (%65,6) YPŞ’e maruz kaldıklarında bu durumu kabul ettikleri anlaşıldı. Mağdurun eğitim düzeyi arttıkça kıskançlık ve ailevi faktörlere bağlı şiddetin arttığı görüldü. Gelir düzeyi düşük olan kadınlar arasında ekonomik şiddete maruz kalma oranı yüksek bulundu.
TARTIŞMA ve SONUÇ: Şiddet mağduru kadınların eğitim seviyesinin yükseltilmesi, şiddete karşı farkındalıklarının artırılması, iş gücüne tam olarak entegre edilmeleri ve böylece sürdürülebilir bir ekonomik gelir elde etmelerinin sağlanması, YPŞ'nin görülme sıklığını ve kabulünü önemli ölçüde azaltabileceği düşünüldü. Bu çalışma, evlilik öncesi eğitim programları ve kıskançlıkla ilgili sorunları ele almaya odaklanan aile danışmanlığı da dahil olmak üzere psikolojik destek uygulamalarının yaygın bir şekilde uygulanmasının, YPŞ'nin azaltılmasında önemli faydalar sağlama potansiyeline sahip olduğunu önermektedir.

3. 
Birinci basamak hekimlerine verilen ruhsal sağlık okuryazarlığı eğitiminin ruhsal hastalıklarına ilişkin inanç ve tutumlar üzerindeki etkisi: Randomize kontrollü bir çalışma
The effect of mental health literacy training given to primary care physicians on beliefs and attitudes towards mental illnesses: A randomized controlled trial
Emel Guden, Arda Borlu, Ozlem Olguner Eker, Saliha Ozsoy, Zeynep Baykan
doi: 10.5505/kpd.2024.28445  Sayfalar 273 - 284
GİRİŞ ve AMAÇ: Birinci basamak aile hekimlerinin ruhsal hastalıklara yönelik tutumları, bu tür bozuklukların önlenmesi ve erken tespiti açısından çok önemlidir. Bu çalışma, Türkiye'deki aile hekimlerinin ruhsal hastalıklara yönelik inanç ve tutumları üzerinde ruh sağlığı okuryazarlığı eğitiminin etkisini değerlendirmeyi amaçlamıştır.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Deney ve kontrol gruplarının yer aldığı ön test-son test deneysel tasarım kullanılarak yapılan bu çalışmaya Türkiye’nin Kayseri ilindeki 95 Aile Sağlığı Merkezinden 461 hekim katılmıştır. Hem deney hem de kontrol gruplarına ön testler uygulanmış, ardından deney grubuna çevrimiçi ruh sağlığı eğitimi verilmiş ve sonrasında son testler uygulanmıştır. Verilerin toplanmasında “Kişisel Bilgi Formu”, “Ruh Sağlığı Okur Yazarlığı Ölçeği”, “Ruhsal Hastalığa Yönelik İnançlar Ölçeği” ve ‘’Ruhsal hastalıklara yönelik Toplum tutumları Ölçeği’’ kullanıldı. Müdahalenin etkilerini değerlendirmek Mann Whitney U Testi, ölçeklerin biribirine yönelik etkilerini değerlendirmek için kolerasyon analiz uygulandı.
BULGULAR: 184 hekimin verileri analiz edilmiş, eğitim müdahalesi müdahale grubunda ruh sağlığı bilgisini (p=0.032), yardım arama yeterliliğini (p=0.043) ve olumlu tutumları (p=0.032) anlamlı şekilde iyileştirirken, tehlike algısını (p=0.043) azaltmıştır. Çalışma, çevrimiçi ruh sağlığı okuryazarlığı eğitimi sonrasında Türkiye'deki birinci basamak hekimlerinin ruh sağlığı bilgisi ve yardım arama yeterliliğinde önemli iyileşmeler olduğunu göstermiştir. Ancak, ruhsal hastalıklara yönelik inanç ve tutumlar üzerindeki etkisi nispeten daha mütevazıdır.
TARTIŞMA ve SONUÇ: Ruh sağlığı okuryazarlığı eğitimi, birinci basamak hekimlerinin ruhsal hastalıklarla ilgili bilgi ve yardım arama davranışlarını olumlu yönde etkilemektedir, ancak inanç ve tutumlar üzerindeki etkisi daha azdır. Ruh sağlığı okuryazarlığı eğitiminin, ruhsal hastalıklara yönelik inanç ve tutum boyutlar arasındaki ilişkilerin daha derinlemesine analiz edilmesi için daha fazla araştırmaya ihtiyaç vardır.

4. 
İntravitreal enjeksiyon uygulanan hastaların yaşam kalitesi ve umutsuzluk düzeylerini etkileyen faktörler
Factors affecting quality of life and hopelessness levels of patients with intravitreal injection
Esra Karabulut, Havva Gezgin Yazici, Saadet Gultekin Irgat
doi: 10.5505/kpd.2024.36043  Sayfalar 285 - 292
GİRİŞ ve AMAÇ: Bu çalışmanın amacı intravitreal enjeksiyon alan hastaların yaşam kalitesini, umutsuzluk düzeylerini ve etkileyen faktörleri analiz etmektir.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Bu tanımlayıcı ve kesitsel çalışma 18.08.2022 ile 10.10.2022 tarihleri arasında Türkiye'de 268 hasta ile gerçekleştirildi. Veriler Kişisel Bilgi Formu, Beck Umutsuzluk Ölçeği (BUÖ) ve SF-36 Yaşam Kalitesi Ölçeği ile toplanmıştır. Hastaların tanımlayıcı özelliklerine göre ölçek düzeylerindeki farklılıkları analiz etmek için t-testi, tek yönlü varyans analizi (ANOVA) ve post hoc (Tukey, LSD) analizleri kullanılmıştır.
BULGULAR: Hastaların %54,1'i diyabetik retinopati, %28,4'ü yaşa bağlı makula dejenerasyonu ve %17,5'i retinal ven dal tıkanıklığı nedeniyle intravitreal enjeksiyon tedavisi almaktadır. Toplam ortalama BUÖ skoru 11,45±2,71’dir. Yaşam kalitesini en çok fiziksel ağrı etkilemektedir.
TARTIŞMA ve SONUÇ: Bu çalışma intravitreal enjeksiyon hastalarında umutsuzluk ve yaşam kalitesini araştıran ilk çalışmadır. Hastaların umutsuzluk düzeyi orta düzeydeydi. En düşük yaşam kalitesi duygusal rol alt ölçeğinde bulunmuştur. Yaş, cinsiyet, meslek, eğitim durumu ve göz içi enjeksiyon tedavisinin nedeni yaşam kalitesini etkilemektedir.

5. 
Yaygın anksiyete bozukluğu olan hastalarda yetişkin ayrılma kaygısı bozukluğu eş tanısının sıklığı ve klinik özelliklerinin değerlendirilmesi
Evaluation of the frequency and clinical features of comorbid adult separation anxiety disorder in patients with generalized anxiety disorder
Meltem Pusuroglu, Cicek Hocaoglu
doi: 10.5505/kpd.2024.72368  Sayfalar 293 - 299
GİRİŞ ve AMAÇ: Bu çalışmanın amacı yaygın anksiyete bozukluğu (YAB) tanısı olan hastalarda yetişkin ayrılık anksiyetesi bozukluğu (YAAB) eştanı sıklığını ve klinik özelliklerini incelemektir.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Çalışmaya DSM-5’e göre YAB tanısı alan toplam 80 hasta dahil edilmiştir. Tüm hastalara Sosyodemografik Özellikler Formu, Ayrılma Kaygısı Belirti Envanteri (AKBE), Beck Depresyon Envanteri (BDE), Beck Anksiyete Envanteri (BAE) ve Yetişkin Ayrılma Anksiyetesi Belirtisi Anketi (YAABA) uygulanmıştır. YAB tanısı ve eştanılı YAAB olan ve olmayan hasta grupları karşılaştırılmıştır.
BULGULAR: YAB tanılı 80 hastanın 33'ünde (%41,3) eştanılı YAAB mevcuttu. Yaş, depresif belirti düzeyi ve YAABA puanı kaygı düzeyi açısından anlamlı olarak saptanmıştır (sırasıyla β=0,328, p=0,001; β=0,273, p=0,007; β= 0,284 p=0,014). Kaygı düzeyini etkileyen faktörler dikkate alındığında yaş değişkenindeki 1 birimlik artış 0,013 birimlik, depresif belirti düzeyindeki 1 birimlik artış 0,013 birimlik, 1 birimlik artış ise 0,013 birimlik artışa neden olmaktadır. YAABA puanları 0,008 birimlik bir artışa yol açtığı saptanmıştır.
TARTIŞMA ve SONUÇ: YAB tanılı hastaların tanı ve tedavi sürecinde YAAB tanısının sorgulanması hastalığın seyrini etkileyebilir.

6. 
Türk psikiyatristlerinin hızlı sakinleştirme deneyimleri: Çevrimiçi bir ön anket
Rapid tranquilization experiences of Turkish psychiatrists: A preliminary online survey
Mehmet Unler, Irem Ekmekci Ertek
doi: 10.5505/kpd.2024.53533  Sayfalar 300 - 310
GİRİŞ ve AMAÇ: Ajitasyon aşırı sözlü ve fiziksel olarak saldırgan davranışlardan oluşur. Uygun davranışsal yaklaşımlar ajitasyonu azaltmakta başarısız olduğunda hızlı sakinleştirmeye başvurulur. Farklı ülkelerde hızlı sakinleştirme kılavuzları oluşturulmuştur ancak her zaman etkili bir şekilde klinik uygulamaya uyarlanamamaktadır. Bu çalışmada Türk psikiyatristlerin akut ajite olguların hızlı sakinleştirilmesine ilişkin klinik deneyimlerini ve tercihlerini belirlemeyi ve bu yönetim yaklaşımlarını etkileyen değişkenleri değerlendirmeyi amaçladık.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Kasım 2019 ile Mart 2020 tarihleri arasında kesitsel bir çevrimiçi anket gerçekleştirilmiştir. Anket bağlantısı, 131 Türk psikiyatristten oluşan bir örneklem grubuna postalanmıştır. Çalışma örnekleminin önemli bir kısmı üniversiteler gibi akademik kurumlarda çalışmaktaydı. Anket hızlı sakinleştirme, zuklopentiksol asetat kullanımı ve intravenöz haloperidol deneyimleri hakkında çoğunlukla tek seçenekli sorulardan oluşuyordu.
BULGULAR: Klinisyenlerin yalnızca %34,4'ü bir kılavuzu takip ettiğini ve neredeyse yarısı hızlı sakinleştirme sonrasında hastaları takip etmediğini ifade etmiştir. Kas içi ilaç uygulaması daha çok tercih edilirken, haloperidol en çok tercih edilen birinci basamak ilaçtır. Eş zamanlı antikolinerjik uygulama neredeyse yerleşmiş bir uygulamadır. Zuklopentiksol asetatın en çok tercih edilen kullanımı sedasyon iken intravenöz haloperidol en sık deliryum için kullanılmıştır.
TARTIŞMA ve SONUÇ: Türkiye'de ruh sağlığı kaynakları halen sınırlıdır. Ayrıca bazı farmakolojik ajanlar veya farklı uygulama şekilleri de mevcut değildir. Bu zorluklar hızlı sakinleştirmeye ilişkin yanlış uygulamaları artırıyor gibi görünmektedir. Ulusal bir uzlaşı metnine ihtiyaç duyulmaktadır ve klinisyenlere periyodik eğitimler verilmelidir. Araştırmanın örneklemi belirli kurumlarda kümelenme eğiliminde olduğundan bulguların aşırı genellemeden kaçınılarak değerlendirilmesi gerekmektedir.

7. 
Kadına yönelik şiddete karşı sağlık çalışanlarının tutumları: Ruh sağlığı alanında çalışanlar daha duyarlı mıdır?
Attitudes of health care professionals towards violence against women: Are mental health professionals more sensitive?
Selin Balki Tekin, Rabia Melis Gundogan, Osman Zulkif Topak
doi: 10.5505/kpd.2024.34270  Sayfalar 311 - 319
GİRİŞ ve AMAÇ: Ruh sağlığı çalışanları hastaların özel hayatına dair bilgilere tıbbın diğer alanlarına nazaran daha çok ulaşmaktadır. Çalışmamızın amacı kadına yönelik şiddete karşı ruh sağlığı çalışanları ile diğer sağlık çalışanlarının tutumlarının değerlendirmektir.

YÖNTEM ve GEREÇLER: Araştırmaya 80'i ruh sağlığı olmak üzere toplam 160 sağlık çalışanı katılmıştır. Tüm katılımcılara sosyodemografik veri formu ve Kadına Yönelik Şiddet Tutum Ölçeği uygulanmıştır.
BULGULAR: Sosyodemografik açıdan gruplar benzerdir (p>0.05). Katılımcıların %63,8’inin yaşamlarının herhangi bir döneminde şiddete maruz kaldığı; %45,2’sinin ailesi ve eşi tarafından, %31,7’sinin hasta ve yakını tarafından; %25’inin fiziksel, %51,3’ünün duygusal, %3’ünün cinsel, %4’ünün ekonomik şiddete maruz kaldıkları belirlenmiş, gruplar arası fark saptanmamıştır. Ruh sağlığı çalışanları ile diğer sağlık çalışanları arasında kadına şiddete karşı tutumları açısından anlamlı fark saptanmamıştır. Üniversite mezunlarının, bekarların, çocuğu olmayanların, kentsel yaşayanların, şiddet uygulayıcısı olmayanların, cezaları yeterli bulmayanların hem bedene hem kimliğe yönelik şiddet karşısında daha duyarlı tutum sergilediği (p<0.05); daha önce duygusal şiddete maruz kalanların kimliğe yönelik şiddete karşı daha duyarlı tutum sergilediği (p=0.019) bulunmuştur.
TARTIŞMA ve SONUÇ: Kadına yönelik şiddete karşı ilk savunma hattını oluşturan sağlık çalışanlarının şiddete karşı tutumlarının belirlenmesi ve şiddet mağdurlarını etkili bir şekilde yönlendirebilecek donanıma sahip olmalarını sağlamak için hizmet içi eğitimlerin verilmesi şiddetle mücadelede kritik bir adımdır.

8. 
Otizm spektrum bozukluğunda hastalık şiddeti ile ilişkili risk faktörleri
Risk factors associated with disease severity in autism spectrum disorder
Duygu Karagoz, Nilfer Sahin, Raziye Ulku Kicali
doi: 10.5505/kpd.2024.57702  Sayfalar 320 - 330
GİRİŞ ve AMAÇ: Bu çalışmada otizm spektrum bozukluğu etiyolojisinde rolü olabileceği düşünülen prenatal-perinatal-postnatal risk faktörlerinin otizm şiddetine göre değerlendirilmesi ve maternal stresin ebeveynler arası yaş farkı ile ilişkisini değerlendirmek amaçlanmıştır.


YÖNTEM ve GEREÇLER: Çalışmaya DSM-V tanı ölçütlerine göre OSB tanısı alan ve izlemi yapılan 18-72 ay aralığındaki 100 çocuk alınmıştır. Çocukluk otizmi derecelendirme ölçeği ile otizmin klinik şiddeti değerlendirilerek klinik şiddete göre OSB tanılı çocuklar iki alt gruba ayrılmıştır. Sosyodemografik veriler ve risk faktörleri klinik veri formuna işlenmiş, iki grubun özellikleri karşılaştırılmıştır. Evlilik-ilişki sorunlarını değerlendirmek için annelere Birtchnell Eş Değerlendirme ölçeği-kadın formu uygulanmıştır.
BULGULAR: Çalışmamızda ağır düzeyde otizm grubunda prematüre doğum şeklinin ve regresyon öyküsünün hafif-orta şiddetli otizm grubuna göre daha fazla olduğu tespit edilmiştir (p=0.007, p=0.025). Anne ve baba yaşları arasındaki fark ile Birtchnell Eş Değerlendirme ölçeği alt boyutları arasında anlamlı bir ilişki saptanmamıştır. Ağır düzeyde otizm grubunda Birtchnell Eş Değerlendirme ölçeği kopukluk alt boyutunun anlamlı derece daha yüksek olduğu (p=0.045) saptanmıştır.
TARTIŞMA ve SONUÇ: Çalışmamız bu alanda yapılmış az sayıdaki çalışmalardan biri olup otizmin önlenebilir risk faktörlerinin belirlenmesine katkı sağlanması hedeflenmiştir. Gelecekte maternal stres risk faktörlerinin postnatal dönemde de değerlendirildiği, evlilik-ilişki sorunları dışında diğer maternal stres faktörlerini de kapsayan daha geniş çalışmalarla verilerin doğrulanmasına ihtiyaç vardır.

OLGU SUNUMU
9. 
Diagnostic conundrum: A rare case of psychosis in leptospirosis among siblings with folie à trois
Tengku Mohd Saifuddin Tengku Kamarulbahri, Rosliza Yahaya
doi: 10.5505/kpd.2024.87528  Sayfalar 331 - 334

LookUs & Online Makale