ISSN 1302-0099 | e-ISSN 2146-7153
KLİNİK PSİKİYATRİ DERGİSİ - Turkish J Clin Psy: 27 (3)
Cilt: 27  Sayı: 3 - 2024
EDITÖRDEN
1. 
Çocuk cinayetleri: Toplumsal tepkiler, psikososyal etkenler ve koruyucu önlemler
Child murders: Social responses, psychosocial factors, and safeguarding measures
Herdem Aslan Genç
doi: 10.5505/kpd.2024.93357  Sayfalar 183 - 186
Makale Özeti |İngilizce PDF | Türkçe PDF

ARAŞTIRMA MAKALESI
2. 
Şizofrenide Notch, Il-1ß ve Leptin Crosstalk Outcome (NILCO) sinyal yolunun değerlendirilmesi
Evaluation of the Notch, Il-1ß and Leptin Crosstalk Outcome (NILCO) signaling pathway in schizophrenia
Derya Güzel Erdoğan, Ahmet Bulent Yazici, Hüseyin Baylan, Yavuz Selim Oğur, Esra Yazici
doi: 10.5505/kpd.2024.23281  Sayfalar 187 - 196
GİRİŞ ve AMAÇ: Sinir sisteminde nöron gelişimi, adaptasyon ve plastisite gibi yüksek organizasyon gerektiren süreçler çeşitli sinyal yollarıyla kontrol edilir. Şizofrenide bu sinyal yollarındaki bozulmaların araştırılması, hastalığın genetik ve epigenetik faktörlerinin ortaya çıkarılmasını amaçlamaktadır.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Şizofrenide belirteç bulma yolunda bir adım olarak tasarladığımız bu çalışmada şizofrenide klinik bulgular, antropometrik parametreler ve NILCO sinyal yolağını bir arada değerlendirdik.
BULGULAR: Sonuçlarımız şizofreni hastalarında NOTCH ve leptin düzeylerinin sağlıklı bireylere göre anlamlı derecede yüksek olduğunu, IL-1B'nin ise kontrollerden düşük olduğunu gösterdi. İncelediğimiz parametreler arasında NOTCH ile yağ kütlesi, yağ yüzdesi ve BMI arasında pozitif bir korelasyon bulundu. Leptin, PANSS pozitif puanı, PANSS genel puanı ve toplam PANSS puanı arasında pozitif korelasyona sahipti.
TARTIŞMA ve SONUÇ: Bu çalışma şizofrenide NOTCH, leptin ve IL düzeylerindeki değişiklikleri ve bu belirteçlerin birbirleriyle ve klinik parametrelerle anlamlı ilişkisi olduğunu ortaya koydu.

3. 
Unipolar depresyon tanılı bireylerde çocukluk çağı travmaları ile fonksiyonel olmayan tutumların ilişkisi
The relationship between childhood trauma and dysfunctional attitudes in individuals with unipolar depression
Sibel Kahraman Girgeç, Özge Saraçlı, Vildan Çakır Kardeş
doi: 10.5505/kpd.2024.58630  Sayfalar 197 - 206
GİRİŞ ve AMAÇ: Bu çalışmada; unipolar depresyon tanılı bireylerde çocukluk çağı travmaları ile fonksiyonel olmayan tutumların ilişkisinin araştırılması amaçlanmıştır.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Çalışmaya unipolar depresyon tanılı 200 hasta dâhil edildi ve DSM-IV eksen-I bozuklukları için yapılandırılmış klinik görüşme (SCID-I) uygulanarak eş tanılar belirlendi. Çalışmaya alınan bireylere sosyodemografik veri formu, Beck Depresyon Ölçeği (BDÖ), BeckAnksiyete Ölçeği (BAÖ), Çocukluk Çağı Travmaları Ölçeği (ÇÇTÖ) ve Fonksiyonel Olmayan Tutumlar Ölçeği (FOTÖ) uygulandı.

BULGULAR: Unipolar depresyon nedeniyle takipli bireylerin yarısından fazlasında (%66,5) çocukluk çağı travması mevcuttu, en sık görüleni duygusal ihmaldi (%57,5). FOTÖ toplam puanı ile fiziksel ihmal(p=0,027, r=0,205), duygusal istismar(p=0,007, r=0,208) ve fiziksel istismar(p=0,039, r=0,124) puanı arasında pozitif yönde korelasyon bulunurken, FOTÖ bağımsız tutum ile duygusal ihmal(p=0,044, r=0,223), fiziksel ihmal(p=0,007, r=0,205) ve duygusal istismar(p=0,010, r=0,173) arasında pozitif yönde korelasyon, FOTÖ mükemmelci tutum ile duygusal istismar(p=0,010, r=0,219) ve fiziksel istismar(p=0,029, r=0,139) arasında pozitif yönde korelasyon mevcuttu. Lojistik regresyon analizinde yaşa göre düzeltilmiş modelde, ÇÇT olanların olmayanlara göre geçirilmiş depresif atak sayısının 1,39 kat (p=0,02, %95 CI= 1,04- 1,85) daha fazla olduğu bulundu.

TARTIŞMA ve SONUÇ: Bildiğimiz kadarıyla FOTÖ alt ölçekleri ile çocukluk travmaları alt ölçekleri arasındaki ilişkiyi inceleyen literatürdeki nadir çalışmalardan biridir. Çocukluk çağı travmalarından fiziksel ve duygusal ihmalin bağımsız fonksiyonel olmayan tutumun gelişmesiyle, duygusal ve fiziksel istismarın ise mükemmelci fonksiyonel olmayan tutumun gelişmesiyle ilişkili olduğu bulundu. Bu hastaların takip ve tedavisinde bilişsel çarpıtmaların bu bilgiler ışığında ele alınmasının tedavi yanıtı ve prognoza olumlu katkılar sağlayabileceğini düşünmekteyiz.


4. 
Annelerdeki patolojik internet kullanımı ile psikopatolojik belirtilerinin çocuklardaki patolojik internet kullanımına etkisi
The effect of mothers' pathological internet use and psychopathology on children's pathological internet use
Gamze Kaya Aktaş, Nur İnci Namlı, Hesna Durmuş, Sevcan Karakoç
doi: 10.5505/kpd.2024.94809  Sayfalar 207 - 214
GİRİŞ ve AMAÇ: Bu araştırmada, okul öncesi dönemindeki çocuklara sahip olan annelerin patolojik internet kullanımı (PİK) ile çocukların PİK arasındaki ilişkide annelerin psikolojik belirtilerinin aracılık rolünün incelenmesi amaçlanmıştır.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Araştırmaya İstanbul’da ikamet eden ve 4-5 yaşlarındaki çocuğu olan 283 anne katılmıştır. Araştırma kapsamında annelerin patolojik internet kullanımı Young İnternet Bağımlılığı Ölçeği ile, annelerin belirti düzeyleri Belirti Tarama Testi ile, çocukların patolojik internet kullanım düzeyi ise Aile-Çocuk İnternet Bağımlılık Ölçeği ile değerlendirilmiştir.
BULGULAR: Çocuğun teknolojik cihazlarda geçirdiği süre kontrol edildiğinde annelerin patolojik internet kullanımı ile çocuklarının patolojik internet kullanımı arasındaki anlamlı ilişkide, annelerin obsesif kompulsif (b=.14, %95 GA [.01,.29], p<.001), kişilerarası duyarlılık (b=.12, %95 GA [.01,.26], p<.01) ve paranoid düşünceleri kapsayan belirtilerinin (b=.13, %95 GA [.02,.26], p<.001), kısmi aracılık rolü olduğu tespit edilmiştir.
TARTIŞMA ve SONUÇ: Çocukların patolojik internet kullanım düzeyinde, annelerin patolojik internet kullanım düzeyi ve psikopatolojik belirtilerinin etkisi olduğu görülmektedir. Annelerin patolojik internet kullanım davranışlarının çocuklara rol model olabileceği ve annelerin çeşitli psikolojik belirtilerinin de bu durumu güçlendirebileceği düşünülmektedir. Gelecek çalışmalar kapsamında babaların da dahil olduğu veya internet kullanım şeklinin ayrıntılı olarak değerlendirildiği araştırmalar planlanması önerilmektedir

5. 
OKB tanılı ergenlerin kasıtlı kendine zarar verme davranışları ile ebeveynlik tutumları arasındaki ilişkinin incelenmesi
Investigation of the relationship between intentional self-injurious behaviors and parenting styles of OCD diagnosed adolescents
Haydeh Faraji, Cemile Bilgiş, Sena Kenan Yoldas, Ayten Erdogan
doi: 10.5505/kpd.2024.33239  Sayfalar 215 - 222
GİRİŞ ve AMAÇ: Mevcut çalışmada, obsesif kompulsif bozukluk tanısı almış ergenlerde kasıtlı kendine zarar verme davranışları ile ebeveyn tutumları arasındaki ilişkinin incelenmesi amaçlanmıştır.
YÖNTEM ve GEREÇLER: 12-18 yaş grubu arasında elli obsesif kompulsif bozukluk tanısı almış hasta çalışmaya dahil edilmiştir. Sosyodemografik veri formu, Kendine Zarar Verme Davranışı Değerlendirme Envanteri (KZVDDE) ve Anne-Baba Tutum Ölçeği (ABTÖ), araştırmada kullanılan veri toplama araçlarıdır.
BULGULAR: Kendine zarar verme davranışları ile kabul/ilgi (r=-.44, p<0.01) ve psikolojik özerklik (r=-.38, p<0.01) ebeveynlik tutumları arasında orta düzey ve negatif ilişki; kontrol/denetleme ebeveynlik tutumu (r=.48, p<0.01) ile arasında orta düzey ve pozitif bir ilişki olduğu saptanmıştır. Kasıtlı kendine zarar verme davranışlarından otonom işlevler ile kabul/ilgi (r=-.51, p<0.01) ve psikolojik özerklik ebeveynlik tutumları (r=-.45, p<0.01) arasında orta düzey ve negatif ilişki; kontrol/denetleme ebeveynlik tutumu (r=.42, p<0.01) arasında orta düzey ve pozitif bir ilişki olduğu bulunmuştur. Kendine zarar verme davranışlarından sosyal işlevler ile kabul/ilgi (r=-.35, p<0.01) arasında orta düzey ve negatif ilişki, kontrol/denetleme ebeveynlik tutumları (r=.50, p<0.01) ile arasında orta düzey ve pozitif ilişki olduğu ortaya konmuştur. Kontrol/denetleme ebeveynlik tutumunun kasıtlı kendine zarar verme davranışlarını yordadığı tespit edilmiştir (R=.48, R2=.23, p<0.05).
TARTIŞMA ve SONUÇ: Ebeveynlerden algılanan kontrol/denetim arttıkça ve psikolojik özerkliğe yönelik teşvik ile kabul/ilgi azaldıkça, obsesif kompulsif bozukluk tanılı ergenlerde, kendine zarar verme davranışlarının arttığı görülmektedir.

6. 
Rinoplasti talebiyle başvuran hastalarda beden dismorfik bozukluğu ve depresyon belirtileri: Benlik saygısı ve kaygının aracı rolü
Body dysmorphic disorder and depression symptoms in patients seeking rhinoplasty: The mediating roles of self-esteem and anxiety
Esra Zıvralı Yarar, Hatice Demirbaş, Yusuf Kizil, Erguvan Tugba Ozel Kizil
doi: 10.5505/kpd.2024.87846  Sayfalar 223 - 229
GİRİŞ ve AMAÇ: Rinoplasti hastalarında beden dismorfik bozukluğu (BDB) yaygın biçimde görülmektedir. Bununla beraber, klinik pratikte ilgili gruba yönelik psikolojik değerlendirmeler çoğunlukla göz ardı edilebilmektedir. Aynı grupta BDB’ye sıklıkla eşlik ettiği bilinen depresyon ve kaygı bozukluklarının görünümüyle BDB, depresyon ve benlik saygısı ilişkisine dair bulgularsa tutarlı değildir. Bu çalışma, BDB ve depresyon belirtileri arasındaki ilişkide benlik saygısı ve kaygı belirtilerinin aracı rolünü ifade eden bir modeli test etmeyi amaçlamaktadır.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Çalışma kapsamında 18-54 yaş arası (Ort.=28) 50 rinoplasti planlanan hasta ile 42 sağlıklı katılımcıya ulaşılmıştır. Katılımcıların demografik özelliklerinin yanı sıra BDB, depresyon ve kaygı belirtileri ile benlik saygısı puanları değerlendirilmiştir.
BULGULAR: Gruplar arasında yaş, cinsiyet, eğitim ve gelir düzeyi, medeni hal, iş durumu ve psikiyatrik tedavi öyküsü açısından anlamlı fark yoktur. BDB belirtileri rinoplasti grubunda kontrol grubuna kıyasla anlamlı düzeyde daha yüksektir (p<.001). Her iki grupta da benlik saygısı, BDB, depresyon ve kaygı belirtileri puanları arasında anlamlı ilişkilerin olduğu tespit edilmiştir (p<.001-.05). Test edilen modele göre, BDB belirtileri düşük benlik saygısı ve yüksek kaygı puanları aracılığıyla depresif belirtilerle anlamlı düzeyde ilişkili bulunmuştur.
TARTIŞMA ve SONUÇ: Söz konusu model rinoplasti hastalarına yönelik tutarsız kaygı ve depresyon bulgularını aydınlatmanın yanı sıra BDB ve depresyon ilişkisinde benlik saygısı ve kaygının rolüne dair önemli çıkarımlar sunmaktadır.

7. 
Tıkanırcasına Yeme Ölçeği’nin Türkçe uyarlama, geçerlik ve güvenirlik çalışması
Reliability and validity of the Binge Eating Scale-Turkish form
Gülçim Bilim Baykan, Ayşegül Durak Batıgün
doi: 10.5505/kpd.2024.03592  Sayfalar 230 - 238
GİRİŞ ve AMAÇ: Tıkanırcasına Yeme Bozukluğu (TYB) DSM-5’te “belirli bir sürede birçok kişinin yiyebileceğinden daha fazla miktarda yiyeceği eşlik eden bir kontrol kaybı hissi ile tüketmek” olarak tanımlanmaktadır. TYB, kendine özgü bir tanı kategorisi olarak yakın zamanda tanımlanmış olmasına rağmen, yapılan çalışmalar yetişkinlerde en sık rastlanan yeme bozukluğu olduğunu göstermektedir. Dolayısıyla TYB’nin değerlendirilmesinde kullanılabilecek olan ölçme araçları bu noktada önem kazanmaktadır. Bu araştırmanın amacı da Gormally ve arkadaşları (44) tarafından geliştirilmiş olan ve TYB’nin değerlendirilmesinde kullanılan Tıkanırcasına Yeme Ölçeği’nin Türkçe’ye uyarlanarak psikometrik özelliklerinin belirlenmesidir.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Çalışma, 18-65/68 yaş aralığında bulunan bireylerin oluşturduğu iki ayrı örneklem üzerinde gerçekleştirilmiştir. İkinci örneklem yalnızca doğtulayıcı faktör analizi için kullanılmıştır. Yeme Tutum Testi, Kısa Semptom Envanteri ve Kısa Öz Kontrol Ölçeği çalışmanın ölçüt bağıntılı geçerlik kriterleri olarak kullanılmıştır.
BULGULAR: Yapılan açımlayıcı faktör analizi sonucunda ölçeğin tek faktörlü bir yapıya sahip olduğu görülmüştür. Tek faktörlü bu yapı varyansın %32.69’unu açıklamaktadır. Doğrulayıcı faktör analizi sonucunda elde edilen uyum iyiliği değerleri de mükemmel ve kabul edilebilir düzeylerde bulunmuştur (örneğin, χ2/sd= 2.93). Ölçeğin Cronbach alfa güvenirlik katsayısı.85, Spearman Brown iki yarım güvenirliği katsayısı ise.76 (p<.001) olarak belirlenmiştir.
TARTIŞMA ve SONUÇ: Yapılan istatistik analiz sonuçları ölçeğin Türkçe uyarlamasının geçerli ve güvenilir olduğunu göstermektedir.


8. 
Hemşirelerde pozitif ruh sağlığı ve iş yaşam kalitesi ilişkisi
Relationship between positive mental health and quality of work life in nurses
Nurhan Çingöl, Mehmet Karakaş, Ebru Çelebi, Seher Zengin
doi: 10.5505/kpd.2024.84665  Sayfalar 239 - 249
GİRİŞ ve AMAÇ: Bu çalışma, hastanelerde çalışan hemşirelerin pozitif ruh sağlığı ve iş yaşam kalitesi düzeylerini kişisel ve işle ilgili faktörler açısından değerlendirmek ve pozitif ruh sağlığı ile iş yaşam kalitesi arasındaki ilişkiyi incelemek amacıyla yapılmıştır.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Tanımlayıcı ve ilişkisel tipteki bu çalışma, üç kamu hastanesinde çalışan 247 hemşire ile yürütülmüştür. Veriler, tanıtıcı bilgi formu, Pozitif Ruh Sağlığı Ölçeği ve Hemşirelikte İş Yaşamı Kalitesi Anketi kullanılarak toplanmıştır. İstatistiksel analizler bir paket program kullanılarak yapılmıştır (Kruskal-Wallis H testi, Bağımsız Örneklem-t testi, ANOVA testi, Spearman Korelasyon Analizi).
BULGULAR: Pozitif Ruh Sağlığı Ölçeği ve Hemşirelikte İş Yaşamı Kalitesi Ölçeği toplam puan ortalamaları sırasıyla 73.27 ± 14.86 ve 103.42 ± 13.01'dir. Çalışma ortamı, çalışma koşulları ve iş algısının pozitif ruh sağlığını olumlu yönde etkilediği, yönetici hemşirelerle ilişkilerin artmasının pozitif ruh sağlığını olumsuz yönde etkilediği ve iş yaşam kalitesi algısının hem pozitif ruh sağlığı hem de iş yaşam kalitesi ile ilişkili olduğu belirlenmiştir.
TARTIŞMA ve SONUÇ: Hemşirelerin pozitif ruh sağlıklarını iyiye yakın düzeyde, iş yaşam kalitelerini ise orta düzeyde gördükleri ve hem pozitif ruh sağlığı algısının hem de iş yaşam kalitesi algısının bazı değişkenlere (yaş, hastane tipi, istihdam türü ve iş yaşamı algısı) göre farklılık gösterdiği belirlenmiştir. Ayrıca iş yaşam kalitesi algısının çocuk sahibi olma, çalışılan klinik ve klinikte çalışma süresine göre, pozitif ruh sağlığı algısının da hizmet süresine göre farklılık gösterdiği saptanmıştır. Hemşire yöneticilerin liderlik ve yönetim becerilerini geliştirmeye yönelik uygulamalar, hemşirelerin iş yaşamı kalitesinin ve ruhsal iyilik halinin geliştirilmesine katkıda bulunabilir.

OLGU SUNUMU
9. 
COVID-19'un ilginç bir komplikasyonu: Psikotik bir hastada uzun süre yüz maskesi kullanımına bağlı kulak kepçesinin kısmi avülsiyonu
An interesting complication of COVID-19: Partial avulsion of the auricle due to prolonged use of a face mask in a psychotic patient
Sukru Aydin, Emrah Gündüz, Mustafa Akan
doi: 10.5505/kpd.2024.11354  Sayfalar 250 - 253
SARS-CoV-2 enfeksiyonu sonucu gelişen COVID-19, Çin Halk Cumhuriyeti'nde keşfedilmesinden kısa bir süre sonra Dünya Sağlık Örgütü tarafından küresel bir pandemi olarak ilan edilmiştir. COVID-19 damlacık yoluyla yayıldığı için tüm dünyada sosyal mesafe, hijyen ve kişisel koruyucu ekipman kullanımı şiddetle tavsiye edilmiştir. Türkiye'de 8 Eylül 2020 tarihinde, bireylerin kendi konutu dışındaki tüm alanlarda yüz maskesi takmasını zorunlu kılan bir genelge yayınlanmış ve genelgeye uymayanlar hakkında çeşitli cezai yaptırımlar uygulanacağı belirtilmiştir. Dünyanın çeşitli yerlerinde bu tür uygulamalarla yüz maskesi kullanımının yaygınlaştırılması amaçlanmış ancak çocuklar, yaşlılar, psikiyatrik hastalar, nörodejeneratif hastalığı ve kronik solunum sıkıntısı olan hastalar gibi özel durumları olan bireyler hakkında detaylı bilgilendirmelere yeterince yer verilmemiştir. Psikiyatrik hastalığı olanların, ruhsal hastalığın doğası gereği bu grupta özel bir yere sahip olduğunu düşünüyoruz. Şizofreni hastalarında algısal bozukluklar önerilen önlemlerin abartılı bir şekilde uygulanmasına yol açabilir. Bu durum, kişisel koruyucu ekipmanların bu kişilerde uzun süreli maruziyet sonucu istenmeyen etkilere neden olup olmayacağı konusunu gündeme getirmiştir. Bu olgu sunumunda, zorunlu yüz maskesi kullanımı uygulamasından korktuğu için maskesini çıkarmadan uzun süre kullanan bir şizofreni hastasındaki kulak kepçesi kısmi avülsiyonu sunulmaktadır. Olgumuz, literatürde uzun süreli yüz maskesi kullanımına bağlı olarak kulak kepçesinde avülsiyon görülen az sayıdaki psikiyatrik olgudan biridir.

EDITÖRE MEKTUP
10. 
Türkiye'de bağımlılıkla mücadeleye yönelik hizmetlerin on ikinci kalkınma planı (2024-2028) kapsamında değerlendirilmesi
Evaluation of services for combating addiction in Turkey within the scope of the twelfth development plan (2024-2028)
Mustafa Danışman, Gamze Zengin İspir, Kübra Sezer Katar, Zehra Uçar Hasanlı
doi: 10.5505/kpd.2024.67878  Sayfalar 254 - 256
Makale Özeti |İngilizce PDF | Türkçe PDF

LookUs & Online Makale