Cyclothymic disorder is one of the most difficult disorder to be recognized and be detailed in the psychiatric area. Cyclothymia begins usually insidiously early ages and according to DSM-IV-TR it is a form of bipolar disorders that is characterized by frequent and short cycles of subsendromal depression and hypomania. However for diagnosis of cyclothymia, it is considered that changes in affectivity, activity and cognition is more illustrative than DSM-IV-TR criteria. Additionally because of the conceptual confusion in the definition of hypomania, some difficulties are seen in diagnosing. Different models have been suggested in the studies for the etiology of cyclothymic disorder. Recently, genetic and family studies are particulary considerable. Results of etiology-oriented studies to suggest that there are some biological associations between cyclothymic disorder and bipolar disorders. Particulary, it has been suggested that cyclothymic mood would be a genetic-familial predisposition for bipolar II disorder. Cyclothymia has been researched insufficently because of the reasons like as; early onset, the difficulties in diagnosis, variety of the clinical appearance, difficulties in the determination of its symptoms, being accepted as a border disorder and rarely seeking for the treatment. However recently, there has been an increasing number of etiology, diagnose validity and reliability-oriented studies. In Turkish literature there are few studies in which cyclothymia is discussed generally. In this paper, our aim is to evaluate and enlighten the history, epidemiology, etiology, differential diagnosis and treatment of cyclothymia in a holistic way.
Keywords: Key Words: Cyclothymic disorder, clinical appearance, diagnosis, treatmentSiklotimik bozukluk; psikiyatri alanında tanımlanması ve ayrıntılandırılması en zor bozukluklardan biridir. Siklotimi genellikle erken yaşlarda sinsi bir şekilde başlayan DSM- IV-TR'ye göre subsendromal düzeyde depresyon ve hipo- maninin sık ve kısa döngüleriyle karakterize bipolar bozukluğun bir formudur. Ancak siklotiminin tanısı için DSM-IV-TR'nin kriterlerinden ziyade duygulanım, aktivite ve kognisyondaki değişimlerin tanı için daha açıklayıcı olduğu düşünülmektedir. Ayrıca hipomaninin tanımı ile ilgili kavramsal karışıklıklar nedeniyle tanı konulmasında bazı güçlüklerle karşılaşılabilmektedir. Siklotimik bozukluğun etiyolojisine yönelik çalışmalarda farklı modeller öne sürülmüştür. Son yıllarda özellikle genetik-ailesel çalışmaların ön planda olduğu göze çarpmaktadır. Etiyolojiye yönelik çalışmalardan elde edilen sonuçlar, siklotimik bozuklukla bipolar bozukluklar arasında biyolojik bağlar olduğunu düşündürmektedir. Özellikle siklotimik mizacın bipolar II bozukluğu açısından genetik-ailesel yatkınlık oluşturacağı öne sürülmüştür. Siklotimi; erken yaşlarda başlaması, tanısında karşılaşılan zorluklar, klinik görünümünün çeşitliliği, semptomlarının belirlenmesinin güçlüğü, sınırda bir bozukluk olarak kabul edilmesi ve tedaviye başvuruların azlığı gibi nedenlerle yeteri kadar araştırmaya konu olmamıştır. Ancak son yıllarda artan sayıda ve özellikle etiyolojisi ile tanı geçerliliği ve güvenirliliğine yönelik çalışmalar göze çarpmaktadır. Türkçe literatürde siklotiminin genel olarak tartışıldığı çok az sayıda makale bulunmaktadır. Bu derlemeyi yazmaktaki amacımız, siklotimik bozukluğun tarihçesi, epi- demiyolojisi, etiyolojisi, klinik özellikleri, ayırıcı tanısı ve tedavisini bütüncül olarak değerlendirerek konuya ışık tutmaktır.
Anahtar Kelimeler: Anahtar Sözcükler: Siklotimik bozukluk, klinikgörünüm, tanı, tedavi