INTRODUCTION: Intimate partner violence (IPV) against women is a human rights violation and a public health concern. The incidence of IPV increases in mass events such as epidemics. The aim of this study was to assess the nature and the extent of IPV among women in Turkey; to identify the associated factors, and mental health outcomes during the COVID-19 pandemic.
METHODS: The study has a cross-sectional, descriptive design. An online self-report survey, based on World Health Organization guidance on epidemiological studies to assess IPV, was conducted among women between 09.01.2021 and 09.02.2021. The survey had 69 questions which covered sociodemographic characteristics, relationship history, types of violence and mental well-being. Inclusion criteria were being over the age of 18, and having a spouse/partner during the pandemic. Participation was on voluntary basis. 1372 women were included in the analysis.
RESULTS: Around a third (30.7%) of participants were exposed to any type of violence before the pandemic, with most common form being emotional violence, and this rate remained unchanged during the pandemic, despite the time spent with partners were expected to increase due to isolation measures. 61 women (4.4%), mostly university graduates living in cities, reported being subject to violence for the first time during the pandemic. 31.2% of them were cases of digital violence. Lower level of education, younger age and partner’s alcohol and substance use was associated with IPV, and IPV was associated with poorer mental well-being.
DISCUSSION AND CONCLUSION: Despite the public health measures taken during the pandemic (e.g. lockdowns), where women would have spent more time isolated with their partners, rates of IPV did not change from pre-pandemic to pandemic. This outcome needs to be compared with findings from other contexts. Strategies to prevent IPV is of utmost importance for the protection of mental well-being of women and the society during and after the pandemic.
GİRİŞ ve AMAÇ: Kadınlara yönelik yakın partner şiddeti (YPŞ), bir insan hakları ihlali ve bir halk sağlığı sorunudur. YPŞ insidansı, salgın hastalıklar gibi toplumsal olaylarda artmaktadır. Bu çalışmanın amaçları, Türkiye'de COVID-19 pandemisi sırasında kadınlara yönelik YPŞ'nin niteliğini ve boyutlarını değerlendirmek; YPŞ ile ilişkili etkenleri ve ruh sağlığı açısından sonuçlarını belirlemektir.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Kesitsel, tanımlayıcı desende bir araştırma planlanmıştır. Kadınlara yönelik YPŞ'yi değerlendirmek için Dünya Sağlık Örgütü'nin epidemiyolojik çalışmalara ilişkin rehberlerine dayanarak hazırlanan, çevrimiçi öz bildirime dayanan bir anket 09.01.2021 ve 09.02.2021 tarihleri arasında uygulanmıştır. Ankette sosyodemografik özellikler, ilişki geçmişi, şiddet türleri ve ruhsal iyilik halini kapsayan 69 soru bulunmaktadır. Çalışmaya dahil edilme kriterleri, 18 yaşından büyük olmak ve pandemi sırasında bir eş/partner sahibi olmak olarak belirlenmiş, katılım gönüllülük esasına dayandırılmıştır. Analize dahil edilen katılımcı sayısı 1372'dir.
BULGULAR: Katılımcıların yaklaşık üçte biri (%30,7) pandemi öncesinde herhangi bir tür YPŞ'ye maruz kaldığını belirtti. Bu oranda önlemler nedeniyle kadınların partnerleri ile daha fazla zaman geçirmeleri beklenen pandemi sırasında anlamlı bir değişiklik olmamıştır; ancak üniversite mezunu, şehirde yaşayan 61 (%4.4) kadının ilk kez pandemi döneminde YPŞ’ye maruz kaldığı görülmüştür. Bunların %31,2'si dijital şiddet olgularıdır. En sık YPŞ türü duygusal şiddet olarak bildirilmiştir. Düşük eğitim düzeyi, genç yaş ve partnerin alkol/madde kullanımı YPŞ ile ilişkili bulunmuştur. YPŞ'nin, düşük ruhsal iyilik hali skoru ile ilişkili olduğu belirlenmiştir.
TARTIŞMA ve SONUÇ: Bu araştırmada, karantina ve benzeri önlemler nedeniyle kadınların partnerleri daha fazla izole zaman geçirmeleri beklenen pandemi sırasında, YPŞ oranının pandemi öncesine göre değişkenlik göstermediği saptanmıştır. Bu sonucun diğer çalışmalardan elde edilen bulgularla karşılaştırılması gerekmektedir. YPŞ'yi önleme stratejileri, pandemi sırasında ve sonrasında kadınların ve toplumun ruh sağlığının korunması için büyük önem taşımaktadır.