ISSN 1302-0099 | e-ISSN 2146-7153
KLİNİK PSİKİYATRİ DERGİSİ - Turkish J Clin Psy: 28 (1)
Cilt: 28  Sayı: 1 - 2025
EDITÖRDEN
1. 
Fişi çekilmemiş bir dünya / Fraktal faşizm ve geç kapitalizmde zulmün küresel psikopolitiği
A world unplugged / Fractal fascism and the global psychopolitics of cruelty in late capitalism
Ayse Devrim Basterzi
doi: 10.5505/kpd.2025.45538  Sayfalar 5 - 6
Makale Özeti |İngilizce PDF

ARAŞTIRMA MAKALESI
2. 
Beğenilerden takıntılara: Sosyal medya bağımlılığı ve ortoreksiya nervoza arasındaki ilişkide obsesif-kompulsif belirtilerin aracı rolü
From likes to obsessions: The mediating role of obsessive-compulsive symptoms in the relationship between social media addiction and orthorexia nervosa
Yasemin Kuş, Ezgi Tan, Orhan Doğan, Alper Bas
doi: 10.5505/kpd.2025.34979  Sayfalar 7 - 15
GİRİŞ ve AMAÇ: Çalışmanın amacı, sosyal medya bağımlılığının obsesif kompulsif belirtiler aracılığıyla ortoreksiya nervozayı nasıl etkilediğini araştırmaktır. Sosyal medya bağımlılığı ile ortoreksiya nervoza arasındaki ilişkide obsesif kompulsif belirtilerin aracı rolü incelenmiştir.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Katılımcılar 268 kadın ve 53 erkek olmak üzere toplam 321 lisans öğrencisinden oluşmaktadır. Katılımcıların yaşları 18 ile 30 arasında değişmektedir ve yaş ortalaması 21.78±2.29'dur. Katılımcılara kişisel bilgi formu, sosyal medya bağımlılığı ölçeği, Padua envanteri ve Ortho-11 uygulanmıştır. Tanımlayıcı istatistikler, güvenilirlik analizi ve korelasyon analizi SPSS 24 programında, aracılık analizi ise Process eklentisi ile model 4 kullanılarak gerçekleştirilmiştir.
BULGULAR: Çalışmanın sonuçları ortoreksiya nervoza eğilimi ile obsesif-kompulsif belirtiler arasında pozitif yönde anlamlı bir ilişki olduğunu ortaya koymuştur. Ayrıca, sosyal medya bağımlılığı ile obsesif-kompulsif belirtiler arasında pozitif bir ilişki vardır. Aracılık analizi bulguları, sosyal medya bağımlılığının obsesif kompulsif belirtiler aracılığıyla bireyin ortoreksiya nervoza eğilimini artırdığını göstermiştir. Bulgular, obsesif kompulsif belirtilerin sosyal medya bağımlılığı ile ortoreksiya nervoza arasındaki ilişkiye tam aracılık ettiğini göstermektedir.
TARTIŞMA ve SONUÇ: Bu çalışma, sosyal medya bağımlılığının obsesif-kompulsif semptomların gelişimi yoluyla ortoreksik eğilimleri dolaylı olarak etkilediğini öne sürmekte ve müdahalelerde hem sosyal medya kullanımının hem de obsesif-kompulsif semptomların ele alınmasının önemini vurgulamaktadır.

3. 
Birinci basamak aile sağlığı çalışanlarına verilen ruh sağlığı okuryazarlığı eğitiminin damgalama üzerindeki etkisi, randomize kontrollü bir çalışma
The effect of mental health literacy training given to primary care family health workers on stigmatization: A randomized controlled trial
Emel Güden, Arda Borlu, Özlem Olguner Eker, Saliha Özsoy, Zeynep Baykan
doi: 10.5505/kpd.2025.47587  Sayfalar 16 - 26
GİRİŞ ve AMAÇ: Birinci basamak sağlık hizmeti sağlayıcıları arasında dünya genelinde ruhsal hastalıklara sahip bireyler hakkında damgalama ve bilgi eksikliği bulunmaktadır. Çalışmanın amacı, birinci basamak sağlık hizmetleri sunan aile sağlığı çalışanlarının ruh sağlığı okuryazarlığı, inançları ve ruhsal hastalıklara karşı tutumları üzerindeki kısa bir çevrimiçi eğitim programının etkisini değerlendirmektir.


YÖNTEM ve GEREÇLER: Bu çalışma, iki kollu, paralel gruplu, randomize kontrollü bir tasarıma sahiptir. Çalışma, rastgele gruplara atanmış 252 kişiyi içermektedir. Çalışmanın sonunda, müdahale grubunda 82 birey ve kontrol grubunda 89 birey değerlendirmeye katılmıştır. Ölçümler: Her iki grup için de eğitimden sonra 3 aylık takip süresi boyunca ön testler ve son testler yoluyla iki kez değerlendirme yapılmıştır. Değerlendirmede, Ruh Sağlığı Okuryazarlığı, Ruhsal Hastalıklara Yönelik İnançlar ve Ruhsal Hastalıklara Yönelik Toplum Tutumları Ölçekleri kullanılmıştır. Çalışmanın müdahale aracı, birinci basamak sağlık hizmetleri sunan aile sağlığı çalışanları için tasarlanmış ve çevrimiçi olarak uygulanan ruh sağlığı okuryazarlığı eğitimidir.
BULGULAR: 171 aile sağlığı çalışanının verileri analiz edilmiştir. Bu çalışmaya katılan aile sağlığı çalışanlarının ruh sağlığı okuryazarlığı, inanç ve tutum ölçek skorlarının orta seviyede olduğu bulunmuştur. Eğitim müdahalesi, müdahale grubunda ruh sağlığı bilgisini (p=0.029) ve iyi niyet skorlarını (p=0.007) anlamlı şekilde iyileştirirken, tehlike algısını (p=0.044) azaltmıştır.
TARTIŞMA ve SONUÇ: Aile sağlığı çalışanlarının mezuniyet sonrası ruh sağlığı eğitimi alma düzeyleri düşük olup, önemli bir kısmı ruh sağlığı hizmetinin sunumuna yönelik görev alanına girip girmediği konusunda emin değildir. Birinci basamak aile sağlığı çalışanları, ruh sağlığı okuryazarlığına odaklanan kısa bir çevrimiçi eğitim programından fayda sağlayabilirler.

4. 
Erken dönem uyum bozucu şema alanları ile mülteci yardım çalışanlarındaki ikincil travmatik stresi arasındaki ilişki üzerinde öz-şefkatin aracı rolü
Mediating role of self-compassion on the relationship between early maladaptive schema domains and secondary traumatic stress of refugee aid workers
Ayça Güzey, Okan Cem Çırakoğlu
doi: 10.5505/kpd.2025.37108  Sayfalar 27 - 36
GİRİŞ ve AMAÇ: Mülteciler, göç öncesinde, sırasında ve sonrasında çeşitli travmatik deneyimlere maruz kalmaktadır. Mültecilere yardım eden çalışanlar da bu travmalardan dolaylı olarak etkilenebilir. Bu çalışma, mülteci yardım çalışanlarında erken dönem uyumsuz şema alanları ile ikincil travmatik stres arasındaki ilişkide öz-şefkatin aracı rolünü incelemeyi amaçlamaktadır.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Bu korelasyonel çalışmaya, Türkiye’deki çeşitli kurumlardan gönüllü olarak katılan 116 kişi dahil edilmiştir. Katılımcıların cinsiyet dağılımı 83 kadın (%71.6) 33 erkek (%28.4) şeklindedir. Katılımcıların yaş aralığı ise 23 ve 64 (M = 29.6, SD = 5.5) arasındır. Veriler, Young Şema Ölçeği-Kısa Form 3, İkincil Travmatik Stres Ölçeği ve Öz-Şefkat Ölçeğinin Türkçe versiyonları kullanılarak toplanmıştır.
BULGULAR: Öz-şefkat, kopukluk ve reddedilme [(b =.133, 95% BCA CI (.0605,.2199)], zedelenmiş otonomi ve performans [(b =.087, 95% BCA CI (.0221,.1672)], diğerlerine yönelimlilik [(b =.247, 95% BCA CI (.1117,.3997)] ve yüksek standartlar [(b =.246, 95% BCA CI (.1031,.3830)] şema alanları ile ikincil travmatik stres arasındaki ilişkiyi anlamlı şekilde aracılık etmiştir. Öz-şefkat, zedelenmiş sınırlar dışındaki şema alanları ve ikincil travmatik stres arasındaki ilişkide orta ile büyük bir etkiye sahipti.
TARTIŞMA ve SONUÇ: Bu bulgular, mülteci yardım çalışanlarında sık karşılaşılan bir sorun olan ikincil travmatik strese karşı önleyici bilgiler sunmaktadır. Öz-şefkat odaklı eğitim ve müdahalelerin bu stresi önlemeye yardımcı olabileceği, ayrıca şema terapisinin etkili bir müdahale yöntemi olabileceği öne sürülmektedir.

5. 
Kaygı bozukluğu tanısı ergenlerde duygu tanıma, empati ve sosyal karşılıklılığı nasıl etkiler?
How does anxiety disorder diagnosis affect emotion recognition, empathy and social responsiveness in adolescence?
Burcu Yıldırım Budak, Funda Gümüştaş, Neşe Perdahlı Fiş
doi: 10.5505/kpd.2025.80557  Sayfalar 37 - 48
GİRİŞ ve AMAÇ: Ergenlerde kaygı bozukluğu (KB) tanısının varlığı ile duygu tanıma, empati ve sosyal karşılıklılık gibi sosyal biliş becerileri arasındaki ilişkiyi değerlendirmek ve sonuçları sağlıklı kontrol grubu (KG) ile karşılaştırmayı amaçladık. Araştırmanın ikinci amacı KB’si olan ergenlerde sosyal biliş becerilerini etkileyen faktörleri KG ile karşılaştırmaktır.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Psikiyatrik değerlendirmeler ve tanılar, DSM-5’e dayalı klinik görüşme ve Okul Çağı Çocukları için Duygulanım Bozuklukları ve Şizofreni Görüşme Çizelgesi-Şimdi ve Yaşam Boyu Şekli-Türkçe Uyarlaması (ÇDŞG-ŞY-T) ile ele alındı. Katılımcılara Wechsler Çocuklar İçin Zeka Ölçeği-Revize (WISC-R) ve Sözel Olmayan İfadelerin Tanısal Analizi (SİFTA) uygulandı. Sosyodemografik form, Sosyal Cevaplılık Ölçeği (SCÖ), Griffith Empati Ölçeği, Güçler ve Güçlükler Anketi (GGA), KA-Sİ Empatik Eğilim Ölçeği (KA-Si EEÖ) kullanıldı.
BULGULAR: Çalışmamızda toplam 87 başvuru incelendi. Başvuruların 58'i (%66.6) KB vakalarıydı. KB grubu 34 kız ergen (%58.6), kontrol grubu ise 17 kız ergenden (%58.6) oluşmaktaydı. Yaş ortalamaları sırasıyla 14.06±2.12 (yıl) ve 13.51±2.23 (yıl) idi. KB olan ergenler, hiperaktivite düzeyleri düzeltildikten sonra KG'den anlamlı derecede daha yüksek sosyal karşılıklılık sorun puanlarına sahipti fakat iki grup arasında empati düzeyi ve duygu tanıma açısından herhangi bir farklılık saptanmadı. Hiperaktivite, akran ve sosyal karşılıklılık sorunları bilişsel empati ile negatif korelasyon gösterdi. Hiyerarşik regresyon analizinde, hiperaktivite semptomları ile sosyal karşılıklılık sorunları arasında pozitif bir ilişki; bilişsel empati ile negatif bir ilişki bulundu. Regresyon analizine 2.adımda hiperaktivite ve bilişsel empati eklendiğinde, KB ile sosyal karşılıklılık arasındaki anlamlı ilişki devam etmedi.
TARTIŞMA ve SONUÇ: Kaygı bozukluğu varlığında sosyal karşılıklılıkta bozulma olduğu görülmüştür. Bu bozulmanın, kaygı bozukluğuna hem hiperaktivite hem de düşük düzey bilişsel empati eşlik ettğinde meydana geldiği bulunmuştur.

6. 
Panı̇k bozukluğu olan hastalarda depersonalı̇zasyon/derealı̇zasyon belı̇rtı̇lerı̇ ile üstbı̇lı̇şler arasındakı̇ ilı̇şkı̇
The relationship between depersonalization/derealization symptoms and metacognitions in patients with panic disorder
Erdem Uysal, Talha Ağaç, Ramazan Konkan
doi: 10.5505/kpd.2025.97345  Sayfalar 49 - 58
GİRİŞ ve AMAÇ: Panik bozukluğu olan bireylerde depersonalizasyon/derealizasyon semptomlarının varlığının üstbilişsel farklılıklarla ilişkili olup olmadığını, bu bireylerin ataklar dışında dissosiyatif semptomlar yaşama sıklığını ve üstbilişler ile panik bozukluğu semptomlarının şiddeti arasındaki ilişkiyi incelemek amaçlanmıştır.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Hasta grubuna SCID-5 uygulanarak DSM-V tanı kriterlerine göre Panik bozukluğu olan hasta grubu dahil edilmiştir. Komorbid psikiyatrik bozukluğu olanlar dışlanmıştır. Ardından hasta grubuna Panik Bozukluk Şiddet Ölçeği ve hem hasta hem kontrol grubuna Üstbilişler Ölçeği-30 ve Dissosiyatif Yaşantılar Ölçeği uygulanmıştır. Panik Bozukluğu Şiddet Ölçeği, Üstbilişler Ölçeği-30 ve Dissosiyatif Yaşantılar Ölçeği panik bozukluğunun şiddetini değerlendirmek, üstbilişsel işlevleri değerlendirmek ve dissosiyatif belirtileri taramak için kullanılmıştır.
BULGULAR: Çalışmaya 58 Panik bozukluk hastası ve 61 sağlıklı gönüllü dahil edilmiştir. Panik bozukluğu olan hastalarda, Üstbilişler Ölçeği-30’da, özellikle düşünceleri kontrol etme ihtiyacı ile kontrol edilemezlik ve tehlike algısını ölçen alt ölçeklerde daha yüksek puanlar elde edilmiştir. Hastalar Dissosiyatif Yaşantılar Ölçeği'nin tüm ölçeklerinde istatistiksel olarak anlamlı düzeyde daha yüksek puanlar göstermiştir. depersonalizasyon/derealizasyon manisfestasyonu olan ve olmayan hasta grubu arasında Dissosiyatif Yaşantılar Ölçeği'nin depersonalizasyon/derealizasyon ve absorpsiyon alt ölçeklerinde istatistiksel olarak anlamlı bir fark gözlenmiştir.
TARTIŞMA ve SONUÇ: Panik bozukluğu olan hastalar üstbilişsel farklılıklar sergilemelerine rağmen, depersonalizasyon/derealizasyon olan ve olmayanlar arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunmamıştır. Bu durum, panik atakların başlamasından Bilişsel Dikkat Kilitlenmesi Sendromunun sorumlu olabileceğini düşündürmektedir. Bu hastalar daha şiddetli semptomlar sergileme eğilimindedir. Üstbilişsel terapinin kullanımı, geleneksel bilişsel davranışçı terapiye bir miktar daha az yanıt veren bu hastalar için faydalı olabilir.

7. 
Deprem korkusu, uyku kalitesi ve belirsizliğe tahammülsüzlük: Deprem deneyimi olan yetişkinler üzerine bir araştırma
Earthquake fear, sleep quality and intolerance of uncertainty: A Study of adults with earthquake experience
Mücahit Akkaya, Asiye Dursun
doi: 10.5505/kpd.2025.19794  Sayfalar 59 - 70
GİRİŞ ve AMAÇ: Bu araştırmada, doğrudan ya da dolaylı olarak deprem deneyimi olan bireylerin yaşadıkları deprem korkusu ile uyku kalitesi arasındaki ilişkide belirsizliğe tahammülsüzlüğün aracılık rolünün incelenmesi amaçlanmıştır.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Değişkenler arası ilişkiler temel aracılık modeli (basic meditation model) kullanılarak incelenmiştir.
BULGULAR: Bu çalışmada, deprem korkusu (β=.12**, 95% GA = [.03,.20], t=2.89, p<.01) ve belirsizliğe tahammülsüzlüğün (β=.12***, 95% GA = [.06,.17], t=4.20, p<.001) uykusuzluk şikayetleri ve uyku kalitesini pozitif ve anlamlı bir şekilde etkilediği görülmektedir.
TARTIŞMA ve SONUÇ: Bu araştırma, deprem deneyimi olan bireylerde uykusuzluk şikayetleri ve uyku kalitesinde yaşanan sorundaki artışın, deprem korkusu ve belirsizliğe tahammülsüzlükteki artışla ilişkili olabileceğine işaret etmektedir.

OLGU SUNUMU
8. 
Tedaviye dirençli şizofrenide elektrokonvülsif terapi sonrası geçici febril reaksiyon: Bir olgu sunumu
Transient febrile reaction after electroconvulsive therapy in treatment-resistant schizophrenia: A case report
Bilge Targıtay Öztürk, Ayşenur Alp Balat, Koksal Alptekin
doi: 10.5505/kpd.2025.45556  Sayfalar 71 - 74
Elektrokonvülsif terapi, özellikle tedaviye dirençli şizofrenide uzun yıllardır güvenle kullanılmaktadır. Bugüne kadar yapılan çalışmalarda bulantı, baş ağrısı, miyalji, amnezi ve konfüzyon elektrokonvülsif terapi ile ilişkili yaygın yan etkiler olarak tanımlanmıştır. Son yıllarda elektrokonvülsif terapiyi takiben geçici, benign ve genellikle parasetamole yanıt veren ateş hakkında vaka raporları bulunmaktadır. Bu makale 18 yaşında tedaviye dirençli şizofreni vakasında elektrokonvülsif terapi seanslarından sonra gözlemlenen ateş reaksiyonlarını ayrıntılı olarak sunmaktadır. Hastada yaşamı tehdit eden durumlar, tanımlanan risk faktörleri ve olası altta yatan mekanizmalar dışlandıktan sonra, geçici benign ateşli reaksiyonların elektrokonvülsif terapi ile ilişkili olduğu sonucuna varılmıştır.

9. 
Bipolar affektif bozukluk mani nöbetiyle tedavi alan üç hastada uzun etkili aripiprazol çift doz başlangıç uygulaması: Olgu sunumları ile gözden geçirme
Two-injection start regimen of long-acting aripiprazole in three patients treated with bipolar affective disorder manic episodes: Review with case reports
Mustafa Kurt, Evrim Özkorumak
doi: 10.5505/kpd.2025.70104  Sayfalar 75 - 81
Uzun etkili aripiprazol bipolar affektif bozukluk (BAB) ve şizofrenide atakların yanı sıra sürdürüm tedavisinde kullanılmaktadır. Uzun etkili aripiprazol başlangıçta çift doz uygulamasının BAB’ta kullanımı ile ilgili az sayıda veri bulunmaktadır. Uzun etkili antipsikotik kullanımında sık hastane yatışları, tekrarlayan ataklar, saldırganlık, eş tanılı madde kullanımı, iç görü eksikliği, ilaç uyumunun kötü olması gibi faktörler etkili olmaktadır. Aripiprazol çift doz başlangıç uygulaması BAB tanılı hastalarda güvenli ve etkili bir seçenek olabilir. Bu çalışmada, BAB mani nöbeti ile istemsiz olarak hastaneye yatışı yapılan ve uzun etkili aripiprazol çift doz başlangıç uygulaması ile tedavi edilen 3 olgu sunularak bu konudaki literatür gözden geçirilecektir.

EDITÖRE MEKTUP
10. 
Yaygın anksiyete bozukluğu ve panik bozukluğu olan 12 yaşındaki bir çocukta sertralin tedavisine bağlı baş dönmesi
Dizziness associated with sertraline treatment in a 12-year-old male with generalized anxiety disorder and panic disorder
Çağla Çelikkol Sadıç, Merve Uzun, Aziz Kara
doi: 10.5505/kpd.2025.78379  Sayfalar 82 - 84
Makale Özeti |İngilizce PDF

KİTAP İNCELEMESİ
11. 
Davranışsal nörobilimin temelleri ve deneysel araştırma teknikleri
Fundamentals of behavioral neuroscience and experimental research techniques
Nevzat Yüksel
doi: 10.5505/kpd.2025.29560  Sayfalar 85 - 86
Makale Özeti |İngilizce PDF | Türkçe PDF

LookUs & Online Makale