ISSN 1302-0099 | e-ISSN 2146-7153
TURKISH JOURNAL CLINICAL PSYCHIATRY - J Clin Psy: 10 (4)
Volume: 10  Issue: 4 - 2007
RESEARCH ARTICLE
1.Reliability and Validity of Turkish Version of Personality Belief Questionnaire
M. Hakan Türkçapar, Sibel ÖrseM, Mustafa Uğurlu, Emre Sargın, Musa Turhan, Serkan Akkoyunlu, Uğur Hatıloğlu, Görkem Karakaş
Pages 177 - 191
Amaç: 126 maddeden oluşan Kişilik İnanç Ölçeği (KİÖ) kişilik bozukluklarıyla bağlantılı inançları ölçmek için Aaron Beck ve Judith Beck tarafından geliştirilmiştir. Bu çalışmada kişilik inanç ölçeği Türkçe formunun iç tutarlılığı ve bir aylık test-tekrar test güvenirliği ve geçerliliği araştırılmıştır. Yöntem: KİÖ Türkçe formunun psikometrik özelliklerini değerlendirmek amacıyla ölçek klinik bir rahatsızlığı olmayan 232 üniversite öğrencisine uygulanmıştır. Ayrıca ölçüt bağlantılı geçerliği test etmek için Fonksiyonel Olmayan Tutumlar ölçeği (FOTO) kullanılmıştır. Test-tekrar test güvenirliği değerlendirmesi için KİÖ bir ay sonra özgün grup içerisinden seçilen 100 deneğe tekrar uygulanmıştır. Bulgular: Test-tekrar test güvenirliği değerlendirmesinde 0.65 ve 0.87 arasında değişen istatistiksel olarak anlamlı derecede yüksek korelasyon katsayıları elde edilmiştir. Tüm test için Cronbach alfa iç tutarlık katsayısı r =0.95 olarak istatistiksel açıdan anlamlı düzeydeydi (F=73.48, p< 0.001). KİÖ alt ölçeklerinin güvenirlik analizinde elde edilen Cronbach alfa (a) katsayıları 0.67- 0.90 arasında değişmek üzere en düşük çekingen, en yüksek paranoid altölçek için saptandı. KİÖ altölçekleri, şizoid ve bağımlı boyutları dışında pozitif yönde, istatistiksel olarak anlamlı düzeyde birbiriyle bağıntılıdır. KİÖ'nün yapı geçerliği ve maddelerin faktör yapısını saptamak amacıyla uygulanan faktör analizinde orijinal geçerlik ve güvenirlik çalışmasında olduğu gibi faktör 1 de pasif-agresif, obsesif-kompulsif, antisosyal, narsisistik, histrionik, şizoid ve paranoid; faktör 2 de ise bağımlı ve çekingen boyutlar yer almaktadır. Birleşen geçerlik açısından, veriler üzerinde, KİÖ boyutları ile Fonksiyonel Olmayan Tutumlar Ölçeği (FOTO) alt ölçekleri arasındaki ilişkiler incelenmiş ve istatistiksel olarak anlamlı düzeyde bağıntılar saptanmıştır. Sonuç: Bu bulgular KİÖ'nin Türkçe formunun kişilikle ilgili inançları saptamakta geçerli ve güvenilir bir araç olduğunu göstermiştir.
Objective: The Personality Belief Questionnaire (PBQ) is a 126-item self-report measure developed by Aaron Beck and Judith Beck, to assess the beliefs associated with personality disorders. This study evaluated the internal consistency, 1 month test-retest reliability and validity of a Turkish version of personality belief questionnaire (PBQ). Method: PBQ Turkish version was administered to a non-clinical sample of 232 undergraduate university students to assess the psychometric properties of the scale. In order to test concurrent validity Dysfunctional Assumptions Scale was also administered. One month later for evaluating test- re-test validity PBQ was readministered 100 subjects whom selected from the original sample. Results: In general, test retest correlation coefficients for the nine PBQ subscales were relatively high (between 0.65-0.87) and the mean score on only one subscale (Dependent) changed significantly over time. Cronbach alpha internal consistency coefficient for the whole questionnaire was r=0,95 and it was statistically significant (F=73.48, p< 0.001). Cronbach alpha internal consistency coefficient for subscales was between 0.67-0.90, lowest for the avoidant, highest for the paranoid subscale. All of the subscales except schizoid and dependent were correlated each other positively. Factor analysis revealed that the questionnaire has two factors. First one consist of passive-agressive, obsessive-compulsive, antisocial, narcissistic, histrionic, schizoid and paranoid, and the second one consist of dependent and avoidant sub scales. There was statistically significant correlations between Dysfunctional Attitude Scales and PBQ subscales. Conclusion: The PBQ Turkish version demonstrated good psychometric properties, with a high level of internal consistency. The implications of these findings and the potential uses of this scale are discussed.

2.The Turkish Reliability and Validity Study in Cancer Patients of Illness Perception Questionnaire
Zeynep Armay, Mine Özkan, Nazmiye Kocaman, Sedat Özkan
Pages 192 - 200
Amaç: Son yıllarda önem kazanan hastalık algısı kavramı özellikle kanser gibi kronik hastalıkları anlamada ve bu kişilere doğru psikiyatrik ve psikolojik tedavi uygulamada oldukça önemli bir kavramdır. Bu çalışma, Hastalık Algısı Olçeği'nin (HAÖ) Türk kültüründe kanser hastalarında geçerlik ve güvenirlik bilgilerini elde etmeyi amaçlamaktadır. Yöntem: Çalışmaya İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Onkoloji Enstitüsünde yatarak ve ayaktan tedavi gören toplam 203 hasta dâhil edilmiştir. Test tekrar test güvenirliğini gerçekleştirmek için ölçek 80 hastaya 3 hafta sonra tekrar uygulanmıştır. Veri toplama araçları olarak, yarı yapılandırılmış görüşme formu, HAÖ ve ölçüt bağımlı geçerlik hesaplaması için Beck Depresyon Ölçeği kullanılmıştır. Bulgular: Hastalık Algısı Ölçeği, hastalık belirleri, hastalık algısı ve hastalık nedenleri olmak üzere üç bölümden oluşmaktadır. Üç bölümün iç tutarlılık alfa katsayılarının sırasıyla;.84,.60-,85,.41-.78 olduğu bulunmuştur. Madde toplam istatistikleri, ölçüt bağıntılı geçerlik sonuçları ve paralel ölçek korelasyonları anlamlı düzeydedir. Test-yeniden test grubunda ise Cronbach alfa değerleri.65-,93 arasında bulunmuştur. Hastalık algısı bölümünün 7, hastalık nedenleri bölümünün 5 faktörden oluştuğu ve her iki bölümün madde faktör yüklerinin (.31-,84 ve.42-,87) yeterli olduğu bulunmuştur. Sonuç: Elde edilen bulgular, ölçeğin ülkemizde kanser hastalarında kullanılabileceğini, yeterli düzeyde geçerlik ve güvenirlik katsayılarına sahip olduğunu işaret etmektedir. Bu ölçeğini kullanımı ile birlikte Türk kültüründe kanser deneyiminin daha iyi anlaşılacağı düşünülmektedir. Anahtar Sözcükler: Hastalık algısı, geçerlik, güvenirlik, kanser.
Objective: The concept of “illness perception" which has gained importance in the recent years is an important concept especially for cancer patients in order to provide appropriate psychiatric and psychological treatment. The aim of this study is to obtain relaiblity and validity data of "The Illness Perception Questionnaire-Revised (IPQ-R)" in cancer patients in Turkish culture. Method: The Turkish version of the Illness Perception Questionnaire was applied to 203 cancer patients in Istanbul University, Istanbul Medicine Faculty, Oncology Institute. For the test-retest reliability the scale had been applied to 80 patients after 3 weeks. The semi-structured interview form, IPQ-R and Beck Depression Inventory for criterion validity values were applied to the patients. Results: IPQ-R has three sections, illness identity, attributions consenting the disease and causes. The internal validity coefficients of these sections were.84,.60-,85,.41-.78 respectively. Item-total statistics were significant. Illness perception section was found to have 7 factors and causes section had 5 factors and item loads (.31-.84 and.42-,87) were satisfactory. Conclusion: The analyses showed that the Turkish adaptation of IPQ-R has satisfactory reliability and validity coefficients in cancer patients and therefore is a valid measurement tool. With the contribution of this scale it is believed that the understanding and conceptualization of the cancer experience in Turkish culture will increase.

3.The Current Symptoms Scale: Validity and Reliabilty Study
Ayşe Ayçiçeği Dinn
Pages 201 - 215
Amaç: Mevcut Semptomlar Ölçeği'nin 17-24 yaş grubu için normatif verileri, Ayçiçeği ve ark. tarafından 2003 yılında sunulmuştur. Çalışma 1 'in amacı; 1) Mevcut Semptomlar Ölçeğinin geçerlilik ve güvenirliği ile ilgili daha kapsamlı bilgiler elde etmek, 2) Genişletilmiş Kısa Uluslararası Nöropsikiyatrik Görüşme formunda yer alan Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğunu ölçen alt ölçeği ile Mevcut Semptomlar Ölçeğini birlikte vererek MSÖ'nün geçerliliğini saptamaktır. Çalışma 2'nin amacı ise, bu testin değişik yaş ve eğitim düzeyleri için normatif verilerini sunmaktadır. Yöntem: Çalışma l'de, Mevcut Semptomlar Ölçeği 1 000 üniversite öğrencisine uygulanmış ve bu öğrencilerin 151 tanesine test tekrar verilerek test-tekrar test güvenilirliğine bakılmıştır. Genişletilmiş Kısa Uluslararası Nöropsikiyatrik Görüşme'nin Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu alt ölçeği 1000 öğrencinin 926'sı tarafından doldurulmuştur. Çalışma 2'de ise, normal örneklemde farklı yaş ve eğitim düzeylerinde olan 1903 kişiye Mevcut Semptomlar Ölçeği uygulanmıştır. Bulgular: Alfa ve güvenirlik değerleri anlamlı olup Genişletilmiş Kısa Uluslararası Nöropsikiyatrik Görüşme'nin Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu alt ölçeği ve Mevcut Semptomlar Ölçeği arasındaki korelasyonlar oldukça yüksektir. Çalışma 1 ve 2'de varimaks rotasyonlu temel bileşen faktör analizi sonuçları beklenildiği gibi iki faktörlü yapıyı desteklemiştir. Hiperaktivite alt ölçeğine ait olan 6. ve 8. sorular bu faktöre yüklenmediği için çıkarılmıştır. Sonuç: Veriler, Mevcut Semptomlar Ölçeği'nin geçerli ve güvenilir bir test olduğunu göstermektedir.
Objective: 17-24 age group normative data for the Current Symptoms Scale were presented in Ayçiçeği et al. (2003). The research objectives of the study 1 are: 1) to have more detail information for validity and reliability; 2) to further establish the validity of the Turkish version by comparing the Current Symptoms Scale to an established measure of Adult Attention Deficit Hyperactivity Disorder, the Mini International Neuropsychiatric Interview and of the study 2 is to present norm data for community population. Method: In study I, 1000 university students completed the Current Symptoms Scale. In addition, the Current Symptoms Scale was administered to a subset of students (n = 151) to determine test-retest reliability. Also, we administered the Adult Attention Deficit Hyperactivity Disorder Module of the Mini International Neuropsychiatric Interview and the Current Symptoms Scale to a subset of the original 1000 students (n = 926). In study 2, Current Symptoms Scale was administered to general community subjects (n= 1903) of differing age and educational backgrounds. Results: Alpha and reliability values are significant and performance on the Current Symptoms Scale and the Adult Attention Deficit Hyperactivity Disorder module correlated significantly. In addition, in both studies, principal components factor analyses with varimax rotation were carried out. As expected, analyses revealed a two-factor solution; however, questions 6 and 8 did not load on the hyperactivity factor and they were deleted. Conclusion: These results suggested that the Current Symptoms Scale is a valid and a reliable measure.

REVIEW
4.Cyclothymic Disorder
Murat Kuloğlu, Ali Çayköylü, Yakup Albayrak
Pages 216 - 222
Siklotimik bozukluk; psikiyatri alanında tanımlanması ve ayrıntılandırılması en zor bozukluklardan biridir. Siklotimi genellikle erken yaşlarda sinsi bir şekilde başlayan DSM- IV-TR'ye göre subsendromal düzeyde depresyon ve hipo- maninin sık ve kısa döngüleriyle karakterize bipolar bozukluğun bir formudur. Ancak siklotiminin tanısı için DSM-IV-TR'nin kriterlerinden ziyade duygulanım, aktivite ve kognisyondaki değişimlerin tanı için daha açıklayıcı olduğu düşünülmektedir. Ayrıca hipomaninin tanımı ile ilgili kavramsal karışıklıklar nedeniyle tanı konulmasında bazı güçlüklerle karşılaşılabilmektedir. Siklotimik bozukluğun etiyolojisine yönelik çalışmalarda farklı modeller öne sürülmüştür. Son yıllarda özellikle genetik-ailesel çalışmaların ön planda olduğu göze çarpmaktadır. Etiyolojiye yönelik çalışmalardan elde edilen sonuçlar, siklotimik bozuklukla bipolar bozukluklar arasında biyolojik bağlar olduğunu düşündürmektedir. Özellikle siklotimik mizacın bipolar II bozukluğu açısından genetik-ailesel yatkınlık oluşturacağı öne sürülmüştür. Siklotimi; erken yaşlarda başlaması, tanısında karşılaşılan zorluklar, klinik görünümünün çeşitliliği, semptomlarının belirlenmesinin güçlüğü, sınırda bir bozukluk olarak kabul edilmesi ve tedaviye başvuruların azlığı gibi nedenlerle yeteri kadar araştırmaya konu olmamıştır. Ancak son yıllarda artan sayıda ve özellikle etiyolojisi ile tanı geçerliliği ve güvenirliliğine yönelik çalışmalar göze çarpmaktadır. Türkçe literatürde siklotiminin genel olarak tartışıldığı çok az sayıda makale bulunmaktadır. Bu derlemeyi yazmaktaki amacımız, siklotimik bozukluğun tarihçesi, epi- demiyolojisi, etiyolojisi, klinik özellikleri, ayırıcı tanısı ve tedavisini bütüncül olarak değerlendirerek konuya ışık tutmaktır.
Cyclothymic disorder is one of the most difficult disorder to be recognized and be detailed in the psychiatric area. Cyclothymia begins usually insidiously early ages and according to DSM-IV-TR it is a form of bipolar disorders that is characterized by frequent and short cycles of subsendromal depression and hypomania. However for diagnosis of cyclothymia, it is considered that changes in affectivity, activity and cognition is more illustrative than DSM-IV-TR criteria. Additionally because of the conceptual confusion in the definition of hypomania, some difficulties are seen in diagnosing. Different models have been suggested in the studies for the etiology of cyclothymic disorder. Recently, genetic and family studies are particulary considerable. Results of etiology-oriented studies to suggest that there are some biological associations between cyclothymic disorder and bipolar disorders. Particulary, it has been suggested that cyclothymic mood would be a genetic-familial predisposition for bipolar II disorder. Cyclothymia has been researched insufficently because of the reasons like as; early onset, the difficulties in diagnosis, variety of the clinical appearance, difficulties in the determination of its symptoms, being accepted as a border disorder and rarely seeking for the treatment. However recently, there has been an increasing number of etiology, diagnose validity and reliability-oriented studies. In Turkish literature there are few studies in which cyclothymia is discussed generally. In this paper, our aim is to evaluate and enlighten the history, epidemiology, etiology, differential diagnosis and treatment of cyclothymia in a holistic way.

CASE REPORT
5.Post-traumatic Stress Disorder in the Elderly: A Case Report
Çiçek Hocaoğlu, Demet Sağlam
Pages 223 - 227
Travma Sonrası Stres Bozukluğu (TSSB), kronik seyirli olma eğilimi gösteren ve yaşlı toplumda genellikle tanısı atlanan, yeti yitimine neden olan bir psikiyatrik bozukluktur. Yaşam kalitesini önmeli ölçüde bozabilen bir bozukluk olduğu için tanısı doğru konulmalı ve tedavisi ciddi olarak düzenlenmelidir. Bu alanda yapılmış olan çalışmalar, yaşlıların TSSB geliştirmeye olan yatkınlığının gençlerden daha fazla olmadığını ve bozukluğun travmayı tekrar yaşama, kaçmama, aşırı irkilme gibi belirtilerinin her iki grupta da benzer olduğunu göstermiştir. Belirtiler devamlı ya da aralıklarla olabilir ve bozukluk süreğen ya da zamana bağlı olabilir. Travmanın ciddiyeti, öncesinde psikiyatrik hastalık öyküsü TSSB gelişmesini arttırır ve kişilik yapısı, psikososyal desteğin iyi olması ise tam tersi bir etki yapar. Antidepresanlar, grup terapisi ve bilişsel davranışçı terapi günümüzde temel tedavi seçenekleri olmasına rağmen bu yaş grubundaki TSSB'nin tedavisi ile ilgili olarak kontrollü çalışmalar yapılmamıştır. Bu çalışma bir olgu sunumudur. 70 yaşındaki erkek hastamızda oğlunun ölümünden sonra başlayan ve 6 aydır varolan TSSB belirtileri yanında bunlara eşlik eden depre- sif semptomlar da mevcuttur. Bu sunumda TSSB tanısı düşünülen bir olguda yaşlılık döneminde TSSB'ye eş tamlı durumlar, TSSB için kolaylaştırıcı faktörler ve tedavi yöntemlerinin tartışılması amaçlanmıştır. Psikiyatrik hastalık öyküsü, psikodinamik ve psikososyal öykü ve psikolojik testler ile değerlendirilerek psikodinamik formülasyon yapılmıştır.
Posttraumatic stress disorder (PTSD) is a disabling psychiatric condition that tends to have a chronic course and often overlooked in the elderly population. As the disorder has great implications for the quality of life, a correct diagnosis and treatment are crucial. The studies in this area have demonstrated that the elderly people do not appear more predisposed to develop PTSD compared to the young people and the symptomatology of the disorder is similar between these age groups: reexperiencing the trauma, avoidance, and hyperarousal. Symptoms may be persistent or intermittent, and the disorder may be time-limited or chronic. Increasing severity of trauma and premorbid psychiatric illness predispose to the development of PTSD, and certain personality traits and good psychosocial support protect against it. Antidepressants, group therapy, and cognitive-behavioral therapy are presently the mainstays of treatment, although to date no systematic and controlled research has been done on the treatment of PTSD in this age group. This study is a case report. Seventy years old male patient had PTSD symptoms which started after his son's death and persisted for 6 months. He also had depressive symptoms. The aim of this report is to emphasize the cases comorbide with PTSD in elders, predispozing factors for PTSD and treatment methods, in a case which had diagnosed as PTSD. Psychodynamic formulation has been made evaluating the psychiatric disease history, psychodyamic and psychosocial history and psychological test.

LookUs & Online Makale