ISSN 1302-0099 | e-ISSN 2146-7153
TURKISH JOURNAL CLINICAL PSYCHIATRY - J Clin Psy: 5 (4)
Volume: 5  Issue: 4 - 2002
REVIEW
1.Standardization Study of the Turkish Form of a Cancellation Test in 6-11 Year Old Children
Birim Günay KILIÇ, Metehan IRAK, Aylin İlden KOÇKAR, şahnur Şener, Sirel KARAKAŞ
Pages 213 - 228
Çalışmanın amacı İşaretleme Testi Türk Formu'nun 6-11 yaş grubu denekler üzerinde norm değerlerini belirlemek, testin test- tekrar test yöntemiyle güvenirlik çalışmasını yapmaktır. Böylece testin ölçtüğü sürekli/seçici dikkat, görsel tarama, tepki hızı, aceleci tepkilerin aktivasyonu ve ketlenmesi gibi bilişsel yeteneklerin gelişimini değerlendirmek ve yaş/sınıf ile cinsiyet değişkenlerinin etkisini belirlemek mümkün olmuştur. Çalışmanın örnek- lemini 72-132 ay (6-11 yaş) arası 1.-5. sınıfta okuyan 402 denek oluşturmuştur. İstatistiğin temel sayıltılarına uygun olmayan aşırı uçlardaki veriler atıldıktan sonra analizler temel sayıltıları karşıladığı görülen 291 deneğin verisi üzerinden yürütülmüştür. Birinci sınıf72-84 ay, 2. sınıf85-96 ay, 3. sınıf97-108 ay, 4. sınıf 109-120 ay ve 5. sınıf 121-132 ay aralığında yer alan öğrencilerden oluşmuştur. İT Türk Formu İşaretlenen Hedef Sayısı, Atlanan Hedef Sayısı, İşaretlenen Yanlış Harf/Şekil Sayısı ve Tarama Süresi puanları için 101 denekten test-tekrar test tekniği ile hesaplanan güvenirlik katsayılarının.45 ile.83 arasında değiştiği ve tüm katsayıların anlamlı olduğu belirlenmiştir. Yaş/sınıf ve cinsiyet değişkeninin etkisini incelemek amacıyla yapılan analizlerde tüm alttestlerde İşaretlenen Hedef Sayısı, Atlanan Hedef Sayısı, İşaretlenen Yanlış Harf/Şekil Sayısı, Toplam Hata Sayısı ve Tarama Süresi puanları temel alınmıştır. Araştırma bulguları, yaşla tüm süre puanlarının azaldığını, yaş etkisinin anlamlı olduğunu ortaya koymuştur. Kızlar lehine saptanan cinsiyet etkisinin ise az sayıda puanda ve alttestler dikkate alındığında düzenlilik göstermeyen tarzda olduğu görülmüştür. İTnin kendi içindeki faktör örüntüsü çalışılmış ve testle ilgili 3 faktör elde edilmiştir. Bu sonuç İTnin tek bir süreci ölçmediğinin kanıtı olarak yorumlanmıştır. Bulgular testle ilişkili bilişsel yeteneklerin gelişimine ilişkin literatür bağlamında tartışılmış ve olası klinik doğurgular üzerinde durulmuştur.
The main aim of this study is to form the norms of the Turkish Form of a Cancellation Test originally formed by Weintraub and Mesulam in 6-11 year olds in a Turkish population. The second aim is to understand and assess the development of cognitive functions such as sustained attention, visual perception, reaction rate, activation and inhibition of impulsive responses, as well as to evaluate the effects of age and gender on these cognitive functions. The subjects were 402 primary school students, ages 6 through 11. After the data was screened for extreme cases, the analysis was conducted with 291 subjects who met the criteria for the basic assumptions of statistics as linearity, normality and homoscedasticity. Grade 1 students were between the ages of 72- 84 months, grade 2 students were between 85-96 months, grade 3, 4 and 5 students were between 97-108, 109-120 and 121-132 months of age, respectively. The Turkish Form of the Cancellation Test originally developed by Weintraub and Mesulam was used. Test- retest reliability was measured using data from 101 subjects. The Turkish Form of the Cancellation Test included four subtests. The following scores were used from the four subtests: Number of Correct Target Detection, Number of Omission Errors, Number of Commission Errors, Number of Total Errors, and the Total Time for completing each subtest. A 5 x 2 (Age x Sex) multivariate analysis of variance (MANOVA) was conducted for all the mentioned scores. The Turkish Form of the Cancellation Test was found to have a test-retest reliability changing.45 and.83 as assessed from 101 subjects. It was found that the age main effect was significant. Thus all time scores decreased with age. There was a sex main effect favouring girls but this conclusion was inconsistent across subtests and scores. The factor structure of the Turkish Form of The Cancellation Test was studied and three factors were found. The result of the factor structure was taken as evidence that the Cancellation Test does not measure only one process of cognitive functioning. The result were discussed in terms of the development of the cognitive functions as measured by the Cancellation Test and its' clinical implications in the psychiatric population.

2.Effects of Alexithymia on Depression and Anxiety in Conversion Disorder
Feryal Çam Çelikel, Ömer SAATÇİOĞLU
Pages 229 - 234
Konversiyon bozukluğu ile kültürel yönü olduğu düşünülen alek- sitimi kavramı arasındaki ilişkiye dair halen yeterli bilgi bulunmamaktadır. Bu çalışmada konversif bozukluğu olan bir grup kadın hastada aleksitiminin depresyon ve anksiyete düzeylerine etkisi araştırılmıştır. Çalışma, DSM-IV ölçütlerine göre konversif bozukluk tanısı konan ve araştırmaya katılmayı kabul eden 20 kadın hasta ile yürütüldü. Değerlendirme aracı olarak Toronto Aleksitimi Ölçeği (TAÖ), Hamilton Depresyon Derecelendirme Ölçeği (HAM-D), Hamilton Anksiyete Derecelendirme Ölçeği (HAM-A) kullanıldı. Çalışma grubunun HAM-D ortalama puanı I8.l±4.2 ve HAM-A ortalama puanı 22.6±7.1 bulunmuştur. Olgulardan TAÖ'nin kesim puanı olan 1 Vin üzerinde kalanlar aleksitimik olarak belirlendi. Aleksitimik 12 hasta (%60) ve alek- sitimik olmayan 8 hasta (%40) vardı ve tüm olguların TAÖ puanı I6.4±5.l bulundu. Konversiyon bozukluğu tanısı konan kadın hastalarda aleksitimi ile depresyon ya da anksiyete düzeyleri arasında istatistiksel olarak anlamlı ilişki saptanmadı. Konversif bozukluğu olan kadın hastalar arasında aleksitimi oranının yüksek oluşu beklenen bir bulgudur. Bulgularımız, bu hastalarda depresyon şiddetinin yüksek bulunmasına karşın aleksitimi ile depresyon şiddeti arasında ilişki olmadığını göstermektedir. Benzer şekilde, aleksitimi ile anksiyete düzeyleri arasında da anlamlı fark olmaması dikkat çekicidir. Konversiyon bozukluğu olan kadınlarda aleksitiminin anksiyete ve depresyon düzeylerini etkilememesi bu hastalığın özelliklerine bağlanabilir. Çalışmamızda yer alan hasta sayısının az olması ve kontrol grubunun bulunmamasına bağlı olarak daha fazla sayıda olgu içeren ve ülkemizde farklı bölgelerde yapılacak olan karşılaştırmalı çalışmaların bu konu hakkında daha iyi ve detaylı bilgi verebileceği görüşündeyiz.
There is still inadequate evidence concerning the relationship between conversion disorder and the alexithymia construct. The purpose of the present study was to investigate how alexithymia influences depression and anxiety levels of female patients with conversion disorder. 20 female out-patients, diagnosed as conversion disorder according to DSM/-IV, were included in the study. A socio-demographic form, Toronto Alexithymia Scale (TASj, Hamilton Depression Rating Scale (HDRSj, Hamilton Anxiety Rating Scale (HARS) were administered to each patients. The mean scores ofHDRS and HARS were found 18.1 ±4.2, and 22.6±7.1, respectively. Using the TAS cut-off scores, 60% (n= 12) of the sample were classified as alexithymic whereas 40% (n=8) were non-alexithymic. The mean TAS score of the total study group was 16.4±5.1. No significant difference was found between alexithymia and depression and anxiety levels in female patients with conversion disorder. High alexithymia scores may be an expected finding in female patients with conversion disorder. Our findings show that in spite of high depression levels, no relationship is found between alexithymia and depression or anxiety severities. Future research is needed to explore the potential clinical implications of these findings with larger samples and control groups in different parts of our country.

3.Psychiatric Symptoms After Traumatic Brain Injury
Emrem BEŞTEPE, Verda Tüzer, Tunga Tüzer, Önder Okay, Çiğdem AYDEMİR
Pages 235 - 239
En sık trafik kazaları ve düşmelerin neden olduğu travmatik beyin hasarı (TBH), neden olduğu yeti yetiminin yanı sıra, psikiyatrik morbiditede de artışa yol açmaktadır. TBH nedeniyle hastaneye yatırılan 57 hasta ve 48 hastadan oluşan kontrol grubu psikiyatrik değerlendirmenin yanı sıra, SCID-P, Mini Mental Muayene, Genel İşlevsellik Değerlendirme Ölçeği, Beck Depresyon Ölçeği (BDÖ) ve SCL-90-R belirti tarama listesi ile değerlendirilmiştir. Hastalar SCL-90-R somatizasyon alt ölçeği dışında tüm değerlendirmelerde kontrol grubuna göre anlamlı düzeyde daha düşük puanlar almıştır. BDÖ ile yapılan değerlendirmede TBH grubunda %26.3 oranında klinik düzeyde depresyon görülürken, kontrol grubunda %4.2 belirlenmiştir (p<0.05). Bulgular TBH hastalarının özellikle duygudurum bozuklukları bakımından değerlendirilmesinin önemini ortaya koymaktadır.
Traumatic brain injury (TBI), most frequently caused by traffic accidents and falls, is a cause of disability, as well as increasing the psychiatric morbidity. Fifty-eight patients hospitalised for TBI and 48 controls were evaluated by SCID-P, Mini Mental Examination, Beck Depression Scale (BDS) and SCL-90-R checklist, as well as the psychiatric assessment. The patients score worse in all psychiatric tests except the somatization sub-scale of the SCL-90-R symptom checklist, compared to the control group. BDS findings showed that 26.3% of the patients were clinically depressed while only 4.2% were depressed in the control group (p<0.05). The findings suggest that it is important to assess the TBI patients especially for mood disorders.

4.Depression and Anxiety Levels of Parents and Children with Chronic Illness
Fevziye Toros, Şenel TOT, Oznur DUZOVALI
Pages 240 - 247
Kronik hastalıklar çocukluk çağında yaygın olarak görülmekte ve gün geçtikçe görülme sıklığı artmaktadır. Genellikle, çocuklardaki kronik hastalık tanısı ve tedavisi çocuk ve anne-babalarda önemli psikososyal sorunlara yol açmaktadır. Bu çalışmada, tüm çocukların ve anne-babalarının depresyon ve anksiyete düzeylerini, ruhsal bozukluk sıklığını belirlemek, anne-babaların yaş ve eğitim düzeyleri ile çocuklar ve anne-babaların depresyon ve anksiyete düzeyleri arasındaki ilişkileri saptamak amaçlanmıştır. Yaşları 9-17 arasında olan 61 çocuk ve ergen (20 kız, 41 erkek) ve bu çocukların anne-babaları çalışmaya alındı. Çalışmadaki olgular üç gruba bölündü: Kanser hastalığı olan çocuklar ve anne-babaları Grup 1, kanser hastalığı dışında kronik hastalığı olan çocuklar ve anne-babaları Grup 2 ve herhangi bir kronik hastalığı olmayan çocuklar ve anne-babaları Grup 3 olarak değerlendirildi. Sosyodemografik özellikler standart sosyode- mograjik veri toplama formu kullanılarak toplandı. Tüm anne- babalara Beck Depresyon Ölçeği (BDÖ) ve Beck Anksiyete Ölçeği (BAÖ) uygulandı. Ayrıca tüm çocuklara Çocuklar için Beck Depresyon Ölçeği (BDÖ), durumluk ve sürekli kaygı ölçekleri (ÇDSKÖ) uygulandı. Grup T deki depresyon düzeyleri Grup 2 ve 3'den daha yüksekti (p=.023, p=.000). Grup Vde ÇDKÖ Grup 3den (p=.000), Grup 2de ÇDKÖ Grup 3den (p=.022) daha yüksekti. GrupVde ÇSKÖ Grup 3den (p=.004). Grup 2de Grup 3den daha yüksekti (p=.046). Grup 1'deki annelerde de depresyon ve anksiyete düzeyleri Grup 2 ve 3deki annelerden daha yüksekti (p=.012, p=.000). Grup 1'deki babaların depresyon düzeyleri Grup 3den p=.02), Grup 2'deki babaların Grup 3dekilerden daha yüksekti (p=.000). Kronik hastalığı olan çocuklar ve anne-babaları, sağlıklı çocuklar ve sağlıklı çocukların anne-babalarına göre daha yüksek depresyon ve anksiyete düzeylerine sahiplerdi. Anahtar Sözcükler: Çocukluk çağı kanser hastalığı, kronik hastalık, anne-babalar, anksiyete, depresyon.
Childhood chronic diseases are common, and their prevalence is increasing. Generally, the diagnosis and treatment of chronic illness in a child is accompanied by major psychosocial disturbances in both a child and family members. The aims of this study were to determine depression and anxiety levels, frequency of psychiatric disorders of all children and their parents, and to investigate correlations between age and education levels of parents and depression and anxiety levels of parents and children. 61 children and adolescents aged between 9-17 (20 girls, 41 boys) and their parents participated in this study. Participants were divided to three groups: Parents and children with cancer illness (Group 1), parents and children with chronic illness except cancer (Group 2), parents and children without any chronic illness (Group 3). Socio-demographic characteristics were gathered using standard socio-demographic form. Beck Depression Inventory (DBI), Beck Anxiety Inventory (BAI) were administered to all parents. And also, Beck Depression Inventory for Children (BDIC), State (SAI) and Trait Anxiety Inventory for Children (TAT) were administered to all children. BDIC in Group 1 was higher than Group 2 and 3 (p=.023, p=.000), SAI in Group 1 was higher than Group 3 (p=.000j, and in Group 2 had higher SAI than Group 3 (p=.022j. TAI in Group 1 was higher than Group 3 (p=.004), children in Group 2 had higher TAI than children in Group 3 (p=.046). Mothers in Group I had higher scores ofBDI and BAI than mothers in Group 2 and 3 (p=.0I2, p=.000). Fathers in Group I had higher BDI than fathers in Group 3 (p=.02), and fathers in Group 2 had higher depression level than Group 3 (p=.000). Children with chronic illness and their parents were found to have higher level of depression and anxiety than children without chronic illness and their parents.

5.Confidentiality in Psychiatry
Ali Çayköylü
Pages 248 - 256
Hasta-psikiyatrist ilişkisi özel bir yere sahiptir. Bu ilişki içinde hastanın psikiyatristi ile paylaştığı sır niteliğindeki bilgilerin korunması, hastanın doğal hakkı olduğu gibi zaman zaman toplumun bazı çıkarlarıyla da çatışmaktadır. Bu nedenle gizlilik ilkesi, ruh sağlığı çalışanları için etik açıdan rahatsız edici durumların belki de en yaygın tipi olmuştur. Bununla birlikte gizlilik ilkesi, psikiyatrik tedavinin olmazsa olmaz şartı olarak kabul edilir. Gizlilik ilkesinin ihlal edilmesi durumunda hastanın tedaviyi reddedebileceği, terapiste güven geliştirmeyeceği ve tedavinin başarısı için gerekli olan bilgiyi paylaşmayacağı varsayılır. Ancak gizlilik ilkesi için ihtiyaçlardan doğan etik veya yasal istisnalar da olabilir. Bu konu gelişmiş batı ülkelerinde son yarım yüzyılda ele alınırken, ülkemizde ise ancak son yıllarda bireysel olarak gündeme gelmektedir. Bu yazıda, tanı ve tedavi üzerine ciddi etkileri olan ve aynı zamanda ruh sağlığı çalışanlarının etik ve yasal açıdan önemli görevleri arasında yer alan gizlilik ilkesi, birkaç açıdan ele alınarak gözden geçirilmiştir.
Patient-psychiatrist relationship is often considered to be special. Despite the fact that confidentiality is patients natural right, it can also come into conflict with other interests. Therefore, confidentiality has probably been the most common type of ethically troubling incident for mental health professionals. However, confidentiality is considered as sine qua non of the psychiatric treatment. When confidentiality is breached it is assumed that the patient may refuse the treatment and not share the information for a successful treatment. Nevertheless, there may be some ethical and legal exceptions for confidentiality if necessary. Confidentiality has been dealt with for the last 50 years in the West, whereas in Turkey it has only recently been argued. In this paper, confidentiality, which is often considered to be one of the responsibilities of psychiatrist and has important effects on diagnosis and treatment of diseases in both ethical and legal terms, has been reviewed.

LookUs & Online Makale