ISSN 1302-0099 | e-ISSN 2146-7153
TURKISH JOURNAL CLINICAL PSYCHIATRY - J Clin Psy: 18 (1)
Volume: 18  Issue: 1 - 2015
1.
Editörden

Pages 4 - 5
Abstract |Turkish PDF

RESEARCH ARTICLE
2.Clinical and Demographic Characteristics of Anxiety-Related Disorders in Children and Adolescents: An Annuel Cross-Sectional Sample
Zeynep Göker, Esra Güney, Gülser Dinç, Özlem Hekim, Özden Şükran Üneri
Pages 7 - 14
GİRİŞ ve AMAÇ: Mayıs 2012-2013 tarihleri arasındaki 1 yıllık sürede bir Eğitim Araştırma Hastanesi Çocuk Psikiyatrisi bölümüne başvuran çocuk ve ergenlerden anksiyete bozukluğu tanısı konulan olguların değerlendirilmesi amaçlanmıştır.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Toplam 25.013 olguya ait kayıtlar geriye dönük incelenmiş, anksiyete bozukluğu tanılı olguların klinik ve demografik özellikleri, SPSS 17,0 programı ile analiz edilerek p<0,05 istatistiksel olarak anlamlı kabul edilmiştir.
BULGULAR: 1.910 olguda en az bir anksiyete bozukluğu varlığı saptanmıştır (%7,6). Olguların %51,7’inin (n=988) kız, %50,9’unun (n=972) ergen (12 yaş ve üzeri) olduğu saptanmıştır. En sık olarak başka türlü adlandırılamayan (BTA) anksiyete bozukluğu (%36,5; n=697), yaygın anksiyete bozukluğu (YAB; %29,0; n=554) ve sosyal anksiyete bozukluğu (SAB; %9,7; n=185) varlığı saptanmıştır. Kızlarda YAB (p=0,014) ve SAB (p=0,027); erkeklerde ayrılık anksiyetesi bozukluğu (AAB; p=0,045) ve özgül fobi (ÖF; p=0,009); ergenlerde YAB (p<0,001), SAB (p<0,001), obsesif-kompulsif bozukluk (OKB; p<0,001) ve panik bozukluk (PB; p<0,001); çocuklarda BTA-anksiyete bozukluğu (p<0,001), AAB (p<0,001) ve ÖF (p=0,009) anlamlı düzeyde daha yüksek bulunmuştur. Olguların %62,9’üne (n=1202) “seçici serotonin geri-alım inhibitörü (SSRI)” monoterapisi önerildiği; ergen olmak, BTA-anksiyete bozukluğu, OKB ve YAB varlığının farmakoterapi uygulamasını yordadığı belirlenmiştir (değişkenlerin dördü için de p<0,001).
TARTIŞMA ve SONUÇ: Çocukluk çağı anksiyete bozuklukları kız ve erkek çocuklarını benzer şekilde etkilemektedir. Bulgularımız kliniğimizde bir tedavi seçeneği olarak SSRI grubu ilaçların öncelikli olduğunu göstermektedir.
Objectives: Over a year period, May 2012-2013, to evaluate of anxiety disorders which diagnosed in a training and research hospital was aimed. Method: Total of 25.013 records were retrospectively reviewed and the data of cases diagnosed with any of the anxiety disorders, their clinical and sociodemographic features, was analysed by using SPSS 17.0 programme, and p<0.05
was accepted as significant. Results: At least one diagnosis of anxiety disorders was detected in 1,910 of them (7.6%). All of 51.7% of them (n=988) were girls, 50.9% of all (n=972) were adolescents (12 years and above). Not otherwise specified-anxiety disorder (NOS-AD; 36.5%, n=697), generalised anxiety disorder (GAD; 29%, n=554) and social phobic disorder (SPD; 9.7%, n=185) were frequently found types of anxiety disorders. Girls' GAD (p=0.014) and SPD (p=0.027) distribution; boys' separation anxiety disorder (SAD; p=0.045) and specific phobia (SP; p=0.009) distribution; adolescents' GAD (p<0,001) and SPD (p<0,001), obsessive-compulsive disorder (OCD; p<0,001) and panic disorder (PD; p<0,001); children's NOS-AD (p<0,001), SAD (p<0,001)
and SP (p=0.009) distributions were found as significant. 62.9% of cases (n=1202) were treated by selective serotonin re-uptake inhibitors (SSRI; and being adolescent, the presence of NOS-AD, OCD and GAD has been found as predictors of giving pharmacotherapy (for all four variables p<0,001). Conclusion: Childhood anxiety disorders have similar effects on both girls and boys. SSRI medication was the very first choice for treating of anxiety disorders in our clinic.

3.Secondary Traumatic Stress in Mental Health Workers in Turkey
Ayten Zara, Ferhat Jak İçöz
Pages 15 - 23
GİRİŞ ve AMAÇ: Bu araştırmada, ikincil travmatik stresin Türkiye’de ruh sağlığı alanında travma mağdurlarıyla çalışanlar üzerindeki etkileri; mesleki, demografik, ve kişisel travma geçmişi etkenleri dikkate alınarak incelenmiştir.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Araştırmaya psikolog, psikiyatr, psikolojik danışman, sosyal hizmet görevlisi ve gönüllüler –yani psikoloji ve psikiyatri stajerleri olmak üzere iki yüz beş kişi katılmıştır. Katılımcılardan veriler, “Travma Bağlanma İnanç Ölçeği” kullanılarak toplanmıştır. Araştırma kitapçığı posta ve internet dolaşımı yoluyla elde edilmiştir. Araştırma verileri Türkiye’nin doğu, batı ve ortasında çalışan meslek gruplarından toplanmıştır.
BULGULAR: Bu araştırma, travma mağdurlarıyla çalışanlarda yüksek oranda ikincil travmatik stres oranı bulmuştur. Katılımcıların başkasına saygı ve öz güvenlik alanlarında diğer alanlara göre daha fazla bozulma yaşadıkları ortaya çıkmıştır. Geçmişte bir travmatik deneyimi olan ve Türkiye’nin doğu ve güneydoğusunda çalışan profesyonellerde ikincil travmatik stres yaşama riski daha fazla görülmüştür.
TARTIŞMA ve SONUÇ: Travma mağdurlarıyla nasıl çalışılacağı üzerine alınan eğitim ve gözetimin ikincil travmatik stresi önleyici bir etkisi olduğu bulunmuştur. Bu araştırma sonuçları Türkiye’de travma üzerinde çalışmayı kolaylaştırıcı sağaltım çerçevesi sunması ve travma alanında çalışanların ruh sağlığını koruyucu bilgileri sunması bakımından önemlidir.
Objectives: This research investigated the secondary traumatic stress amongst mental health workers in Turkey in relation to professional, demographic factors and personal traumatic history. Method: 205 mental health workers from different professional background such as psychologist, psychiatrist, counseling psychologist, social worker and volunteers participated in this study. The research data was collected from professionals working in the East, Southeast and West Region of
Turkey by using the demographic information form, and the Trauma Attachment Belief Scale. Results: This research has found a high level of secondary traumatic stress in mental health workers. Mental health workers with personal trauma history and who work in East and
South-East Region of Turkey reported more secondary traumatic stress. Conclusion: Specializing in working with traumatic stress field and receiving supervision were found to have a preventive effect against the secondary traumatic stress. The findings of this research is important with regards to facilitating work with traumatized people and preventing mental health workers getting stress.

4.The Assesment of Psychiatric Consultations in a University Hospital
Betül Uyar, Faruk Gürgen
Pages 24 - 28
GİRİŞ ve AMAÇ: Bu çalışmada Dicle Üniversitesi Hastanesi’nde verilen psikiyatri konsültasyon hizmetlerinin hastaların sosyodemografik özelliklerine, isteyen kliniklere, hastaların fiziksel tanılarına, konsültasyon istem nedenlerine, hastaların psikiyatrik tanılarına ve tedavilerine göre dağılımlarının incelenmesi amaçlanmıştır.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Çalışmaya 01.03.2013-31.06.2013 tarihleri arasında Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’nde yatarak tedavi gören ve psikiyatri konsültasyonu istenen 18 yaş ve üstü hastalar dahil edilmiştir. Alınan bilgiler konsültasyon formlarına kaydedilmiş, DSM-IV-TR tanı ölçütlerine göre yapılan tanısal değerlendirmeler retrospektif olarak konsültasyon formlarından taranarak yapılandırılmış bir forma aktarılmıştır.
BULGULAR: Psikiyatri konsültasyonu istenen 244 hastanın (ortalama yaş: 46 ± 19 ) %58.6’sı (n=143) kadın, %41.4’ü (n=101) erkekti. En fazla konsültasyon isteyen bölüm %45.5 (n=111) ile dahiliye iken bunu %10.7 (n=26) ile nöroloji, %8.6 (n=21) ile göğüs hastalıkları bölümü takip etmekteydi. Konsültasyon istenme nedenlerinin %24.6’sını (n=60) depresif duygudurum, %18.4’ünü (n=45) anksiyete belirtileri, % 18’ini (n=44) intihar girişimi oluşturmaktaydı. DSM-IV-TR kriterlerine göre yapılan değerlendirme sonucunda hastaların % 28.7’sine (n=70) uyum bozukluğu, %26.6’sına (n=65) depresyon, %19.3’üne (n=47) anksiyete bozukluğu tanısı konmuştur. Yüzde 9.8’inde (n=24) ruhsal bozukluk saptanmamıştır.
TARTIŞMA ve SONUÇ: Psikiyatri dışı kliniklerde değerlendirilen hastaların tanı ve tedavilerinin psikiyatri hekimiyle işbirliği içinde düzenlenmesi hastanın tedaviye uyumu ve hastalığın gidişatı açısından önemlidir. Psikiyatrik belirtileri olan hastalara daha iyi bir hizmet verilebilmesi için hastanemizde Konsültasyon-Liyezon Psikiyatrisi birimi oluşturulmalıdır.
Objectives: The objective of this study was to evaluate the causes of psychiatric consultations requested from different departments, sociodemographic characteristics of the patients and physical-psychiatric diagnosis and management of the patients. Method: We prospectively included 244 patients older than 18 years old who were referred to psychiatric consultation in Dicle University
Hospital between 01/03/2013-31/06/2013. Collected data and diagnostic evaluations, which were made according to DSM-IV-TR criteria, were recorded on the consultation form and then transferred to a structured form. Results: Among the 244 patients (mean age: 46 ±19) referred for psychiatric consultation, 58.6% (n=143) of the patients were female and 41.4% (n=101) were male. Psychiatric consultations were most frequently requested from Internal Medicine 45.5% (n=111), Chest Diseases 10.7% (n=26), and Physical and Rehabilitation 8.6% (n=21) clinics. The most frequent causes of psychiatric consultations were depressive symptoms 24.6% (n=60), anxiety 18.4% (n=45), and suicide attempts 18% (n=60). After evaluation of the patients according to DSM-IV-TR criteria, the patients were most frequently diagnosed as adjustment disorder 28.7% (n=70),
depression 26.6% (n=65) and anxiety disorder 19.3% (n=47). 9.8% (n=24) of the cases had not received any psychiatric diagnosis. Conclusion: Adherence to the treatment and prognosis of the illnesses of the patients, which are treated in non-psychiatric clinics, can be improved by the harmonious interaction between psychiatry clinic and other medical clinics. In order to give a
better service for the hospitalized patients having psychiatric symptoms, Consultation-Liaison Psychiatry Unit should be established in hospitals.

CASE REPORT
5.Self Enucleation in Psychosis: Two Case Reports
Leman İnanç, Merih Altıntaş, Çiğdem Hazal Bezgin, Sermin Kesebir
Pages 29 - 34
Self mutilasyon, genellikle intihar amacı olmaksızın kişinin bedenine verdiği zarar olarak tanımlanır. Ödipizm, kişinin kendi gözlerini çıkarmasıdır. Gözlerini çıkarma ciddi ve nadir görülen bir eylemdir. Gözlere bu tür zarar verme davranışı çoğunlukla şizofreni ve psikotik bozukluklarda görülür. Kendine zarar verme durumunda psikiyatristlerin yanı sıra diğer uzmanlık alanlarının da işbirliği gerekli olabilir. Yazımızda gözlerine zarar veren iki olgudan bahsedilmektedir.
Self mutilation is defined as the injuring of body mostly without intending to commit suicide. Oedipism is a termused to describe self inflicted enucleation. Self enucleation of eyes is an extreme and rare form of self injury. Ocular form of major self mutilation is mostly seen in schizophrenia and psychosis. Management of self mutilation of the patient requires cooperation between psychiatrists
and other medical specialists. Two case reports are presented in this article.

LookUs & Online Makale